Alevi inancı ve süregelen katliamlarıyla Kırk’ın ifade ve anlamı | Gül Güzel
Alevi inancındaki halklara tarih boyunca hükümdar, inkârcı sistemler tarafından katliam ve soykırımlar yapılagelmiştir. Örneğin topraklarımız üzerinde Cumhuriyetlerini kuranlar tarafından 1921-38 Qoçgeri ve Dersim’de işkence, idam ve zehirli gaz bombalarıyla katledildiler. 17-20 Nisan 1978 Malatya’da Alevi ve solcu halka yaptıkları katliam. Maraş’ta ise 19-26 Aralık 1978’de Alevilere ve solculara yönelik meydana gelen katliam 7 gün sürdü. Olaylar sırasında iddialara göre 111 kişi öldürüldü. Ardından Sivas’ta Cuma namazından çıkanlar ve il dışından bu katliamı gerçekleştirmek için getirilenlerle, 2 Temmuz 1993-Sivas/Madımak otelinde 12 yaşındaki Semazendeler dahil, 35 kişinin yakılmasıyla devam etti!!!
Yakın süreçte de Suriye yeni Şam hükümetinin kuruluşundan kısa bir süre sonra kıyı bölgelerindeki Banyas ve çevresinde yüzlerce sivil Alevinin 8-9 Mart 2025’te katledilişine bütün dünya-alem şahit oldu. Yüzlerce cenaze sokaklarda kaldı. Katliam sonrası yapılan soruşturma neticesinde, Uluslarası Af Örgütü, “Bunlar savaş suçu olarak soruşturulmalı’’ açıklamasını yaptı…
Alevi inancındaki halklara asırlardır neden bütün bu katliamlar yapılıyor? Alevi inancında nelere dikkat edilir? İbadet şekilleri nasıl ve neyi ifade eder? Sorularına kısa değerlendirmelerle ifade etmeye dair yazımı, bölgemizde yaşan Pir Metin’in bu konudaki anlatımlarıyla, bütünleştiriyorum.
Kızılbaş-Alevi inancı hurafelere inanmaz. Alevi, gözüyle görmediğine, kulağıyla duymadığına, bilime aykırı hiçbir şeye inanmaz. Alevilik, ilim-irfan yolu, bilim yolu, ortakçı, paylaşımcı, kadın erkek eşitliği olan bir inançtır. Bir ailede eğer kadın sorunu varsa, o aile inançsal olarak Alevi değildir. Çünkü Alevilerde kadın, erkek diye bir ayırım şekli yoktur. Yani dişi-erk ayırımı olmaz. Her iki cins de CANdır.
Metropolleşmeden önceki dönemlerde özellikle kış aylarında Alevi köylerinde küçük küçük cemler yapılırdı. Biz CEM olduğumuz zaman, 15- 20 kişi veya en fazla 30-40 kişi olurduk. Herkes birbirini tanırdı. Dolayısı ile Ceme durulduğu zaman herkes birbirine yaşadıklarından, yaptıklarından ve yapamadıklarından sorumlu olup, hesap vermek zorundaydı. Hiçbir şeyi gizleyemez. Yani bir insan suç, günah işlemişse, ben bunu yapmadım diyemezdi. Onun için Alevi inancında Cem olduğu zaman birbirini tanıyan insanlar bir araya gelir. Birbirini tanımayan insanlar Ceme giremez. Çünkü, tanımadığımız bir insan hakkında biz bir yargıya varamayız. Kişi hakkında böyledir veya şöyledir diyemeyiz. Dolayısıyla Cem olduğunda, Ceme birisi girdiğinde onu kimse tanımıyorsa, o insan Ceme giremez.
Alevilerde doğum: Alevi inancında, Doğmak kendini ispat etmektir. Bu konuyu rahmetli Pir Haşim Kutlu ile birlikte yazmıştık. İnsan dediğin nesne, bir damla sıvı maddeden ibarettir. O bir damla sıvı madde olarak Ana rahmine düşer. Yoğunlaşma halinde 40 gün içerisinde CAN olur. Üç ay sonra mekân, can ve sıfat bulur. 9 ay, 10 gün sonra CAN, Haq kapısından gelerek, kendisini ispat eder. Haq kapısı da doğum kapısıdır. Yani bir Ana 40 gün içerisinde kendisinden can verir. 3 ay sonra mekân ve sıfat verir; 9 ay, 10 gün sonra Haq kapısından gelerek, onu doğurarak ispat eder. İşte bu, Ananın Tanrıçalığının ispatıdır. Hani derler ya, bizde Haqqın ispatı vardır diye. İşte Ana Tanrıça da olmayan bir şeye kendi bedeninden can vererek, bunu ispat eder.
Doğumdan sonraki 40 gün: Can doğduktan sonra 40 güne kadar, anne de çocuk da büyük tehlike altındadır. Yani bilimsel olarak enfektsiyonlara açıktır; 40 güne kadar her ikisi de tehlike altındadır… Köylerde annelerimiz hep şunu derdi,’’bir kadın doğum yaptığı zaman 40 güne kadar nazara açıktır.” Yani tehlike onu bekliyor. Onun için Ana, 40 güne kadar hem kendini hem de çocuğunu enfeksiyonlara karşı korumak zorundadır. Köylerde bu durum korku verilerek, uyarı oluşturmak için,’’Cinler gelir çocuğunu götürür, sana zarar verir ve benzeri deyimlerle… Aslında bu söylem gerçek değildir ama bu şekilde korku vermişler ki, 40 gün boyunca çocuğunu dışarı çıkarmadan annenin koruması sağlanır.
Kadın doğum yaptıktan sonra o eve hemen hemen her gün yemek götürülür çünkü anne kendini ve çocuğu enfeksiyonlara karşı korumak zorundadır. Onun için kapı-komşudan her gün bir aile yemek götürür. 40 gün sonra da ‘’Gülbenk’’ denen dua edilerek, bir Lokma yapılır. 40 lokmanın Gulbengi okunur ve ardından, kapı-komşuya dağıtılır. 40 gün sonra artık çocuk dışarı çıkarılır ve herkes gelip çocuğu görebilir.
Alevi inancında Ölüm: Alevi inancında ölüm yoktur. Dohn değiştirip, bir devir-daim halidir. Herkes bir gün gidecektir ama Ölen tendir, ölen canlar değildir. İnsanda 4 tane element mevcuttur. Hava, Su, Ateş, Toprak. Hiçbir şey aynı yere gitmez. İnsan bedeni Haqqa yürüdükten sonra toprağa, vücudundaki gaz havaya, sıvı olarak suya karışır. Yani her dört element geldiği kapıya döner. Bu dört kapıya döndüğünden de,’’ Ölürsen ateşte kül, toprakta gül olursun’’ denir. Börtü-böcek olur veya başka bir canlıda beden olur. Haqqa yürüdükten sonra, 40 güne kadar o CAN dardadır, bir hesaplaşma anındadır. Hangi canlıda can bulur bizler bilemeyiz. Atalarımız derdi ki, eğer iyi bir insansa, iyi bir bedende CAN olur. Kötü bir insansa, yani yaşadığı zaman kötülükler yapmış bir insansa, insanlığa zarar vermişse, kötülük yapmışsa, yani ölüm olmadığı için bu kötü bir bedende, mahlukta can olacaktır. Bu sefer de yaşadığı müddetçe acı çekecektir. Kişi Haqqa yürüdükten sonra 40 gün boyunca dardadır. Bir yoğunlaşma halindedir. 40 gün sonra aynı nasıl ana rahminde CAN oluyorsa, bu sefer de Toprak Ana kucağında 40 güne kadar bir yoğunlaşma halindedir. Başka bir bedende can olacaktır. Ve 40 gün geldiğinde de yine aynen doğum olayı gibi 40’ında dardan indirilir. Dardan indirildikten sonra 40 lokması verilir. Bu canımız, 40 gün içerisindeki yoğunlaşma halinde zaten bir bedende can olmuştur. Bu can artık hangi bedende gelecekse, tekrar bir can olarak dünyaya gelecektir. Yani Alevi inancında hep bir devri-daim halidir. Ölüm yoktur.
Alevi inancında ölüm bir olaydır. Doğum da bir olaydır. Bunların hepsi gerçektir. Ve bizim pirlerimiz hep şöyle derler; ’’yaşarken birbirinizin kadir-kıymetini bilin. Haqqa yürüdükten sonra o susar, bedenen aranızdan ayrılır gider ve artık konuşamaz. Onun için, varsa hakkınız, birbirinize helal ediniz. Arada kalmasın gizli- saklınız derler.
Ne yazık ki, Alevi inancında da bu gerçekler artık bozulmuş ve yaşanmıyor. Ama ona rağmen Aleviliği diğer inançlardan ayıran çok büyük nedenler vardır. Mesela ÖLÜM olayı yok. Doğumda bir yoğunlaşma halinde 40 gün içinde Can olur. Diğer inançlarda bu düşünce yoktur. Her kes kendi inancıyla yaşar ve inanır. Buna büyük saygımız vardır. Biz kendimiz de kendi inancımıza, diğerine ne kadar saygılıysak, istiyoruz ki, diğer inançlar da bizim inancımıza saygı duysunlar. Bu konuda bizim kimseye bir dayatmamız yoktur. Kimseyi yönlendirmemiz de olmadığı gibi Alevi inancında Kadın – Erkek ayırımı yapılmaz.
Aleviler Doğaya saygılıdırlar. Çünkü Alevilik bir doğa inancıdır. Onun Cenneti, cehennemi yoktur. Her şey bu dünyada yaşar ve yaşatır. Dolayısı ile, yaşadığımız her şey gerçektir. Yapıp, yapamadıklarımızdan da, Pirimizin huzurunda hesap veririz. Pir olmadığı zaman, köylerde yaşlılar heyeti olur ve onların huzuruna çıkılır.
Alevilikte Kirve olayı vardır. Böyle bir bağ varsa, bu insanlar arasında asla evlilik olmaz. Akrabalar arası evlilik yapılabilir ama İkrar verilen insanlarla asla olmaz.
Özellikle Müsahip olayında kişiler arasında akraba bağı yoktur ama bu bağ kardeşlikten daha ileridir. Onunla ikrar verdiğin zaman,’’Öl ikrar verme; öl ikrarından dönme’’ derler. Yani gelenin malı, gidenin canı derler. Onun için Alevilikte Müsahiplik olayı çok mühimdir. Müsahip olunduktan sonra eşini, çocuğunu her şeyini kendi annene, babana teslim etmez ama Müsahibine teslim eder. Önce onların karnını doyurur, sonra kendisi yer. Önce onları giydirir, ondan sonra kendisi giyer.
Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 24.04.2025