Makaleler

Published on Ocak 21st, 2025

0

Alevilerin kent-köy kültür çatışması ve ideolojik yansımaları üzerine bir bakış… | Erkan Karakaplan


Dersim örneği üzerinden Alevilerin kent-köy (feodal-burjuva) kültür çatışması ve ideolojik yansımaları üzerine bir bakış…

Kent ve köy kültürleri arasındaki temel farklılıkları ve bu farklılıkların tarihsel süreçlerdeki yansımalarını ele almaya çalışacağım. Kentlerin hoşgörü, özgürlük ve yeni fikirlerin doğduğu, köylerin ise muhafazakarlığa ve geleneksel değerlere bağlı kaldığı genel bir çerçeve çizilmektedir. Bu genel çerçeveyi Türkiye’nin özel bir coğrafyası olan Dersim üzerinden somutlaştırarak, bölgedeki tarihsel süreçlerin bu çerçeveyle nasıl ilişkilendirilebileceği incelenecektir.

Dersim’in Özel Coğrafyası ve Kültürel Yapısı

Dersim, tarih boyunca coğrafi konumu ve kültürel yapısı nedeniyle merkezi otoritelere karşı bağımsızlığını korumaya çalışan bir bölge olmuştur. Dağlık ve vahşi feodal üretimin hakim olduğu ve ulaşımın zor olduğu bir coğrafyada yer alan Dersim, farklı etnik ve inanç gruplarının bir arada yaşadığı bir mozaik yapıya sahiptir. Bu mozaik yapı, bölgeye özgü bir kültür ve kimlik oluşturmuştur. Dersim’in bu özgün kimliği, merkezi imparatorlukların ve devletlerin tektipleştirme çabalarına karşı her zaman direnmiştir tarihi boyunca.

Dersim’de Kent-Köy İlişkisi ve duruş Yansımaları

Dersim’de kent-köy ilişkisi genel çerçeveyle örtüşen bazı özelliklere sahiptir. Bölgedeki yerleşim yerleri çoğunlukla dağ köylerinden oluşmaktaydı. Bu köylerde yaşayan insanlar, tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamakta ve geleneksel lızılbaş yaşam biçimlerine bağlı kalmaktadırlar. Merkezi otoriteler tarafından kurulan şehirler ve kentler ise genellikle bölgeye dışarıdan getirilen göçmenler tarafından yerleşilmiş ve merkezi ideolojilerin yayılma merkezi haline gelmiştir özellikle dış Dersimde (Erzincan, Koçgiri, Bingöl, Elazığ, Erzurum).

Dersim bölgesinde şehirlerin kurulması, bölgedeki kültürel yapıyı derinden etkilemiştir. Şehirler, merkezi devletin asimilasyon politikalarının uygulandığı merkezler haline gelmiş ve bölgedeki yerel kültürün zayıflamasına neden olmuştur. Şehirlerde yaşayan insanlar, genellikle merkezi devletin ideolojilerini benimsemiş ve bölgedeki geleneksel insani değerlere yabancılaşmışlardır. Bu durum, şehir ve köy arasında derin bir kültürel uçuruma neden olmuş ve bölgede çatışmalara zemin hazırlamıştır.

Dersim’de Sağcılık ve Muhafazakarlığın Yükselişi

Dersim’de sağcılık ve muhafazakarlığın yükselişi, yukarıdaki özetin genel tespitleriyle paralellik göstermektedir. Bölgede yaşanan göçler, şehirlerin büyümesi ve merkezi devletin asimilasyon politikaları, sağcı ve muhafazakar inançlaşmanın yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Bu inançlar (özellikle alevi inancı), bölgedeki yerel kültürün zayıflamasından ve insanların milliyet kimlik arayışında olmasından faydalanarak destek bulmuşlardır.

Sağcı ve muhafazakar inançlar, Dersim’de genellikle yerel kültürün değerlerini koruduğunu iddia etseler de, aslında bu değerleri kendi çıkar amaçları doğrultusunda manipüle etmişlerdir. Bu siyasal alevilik olarak şekillenen ve bölgedeki farklılıkları yok sayarak tek tip bir kimlik oluşturmaya çalışmış ve hoşgörü ve özgürlük gibi evrensel değerlere karşı gerici islama benzeyerek öne çıkmaktadır.

Dersim örneği, şehir ve köy kültürleri arasındaki çatışmanın ve bu çatışmanın ideolojik yansımalarının ne kadar karmaşık ve çok boyutlu bir konu olduğunu göstermektedir. Bölgedeki tarihsel süreçler, yukarıdaki özetin genel çerçevesi içinde değerlendirildiğinde, şehirlerin hoşgörü ve özgürlük merkezleri olmaktan ziyade, merkezi devletin asimilasyon politikalarının uygulandığı merkezler haline geldiği görülmektedir. Bu durum, bölgedeki yerel rea haq kültürünün zayıflamasına ve sağcı ve muhafazakar siyasal aleviliğin ve asimelasyona uğrayarak islamın yükselmesine neden olmuştur.

Dersim’in deneyimi, Türkiye’nin diğer alevi bölgeleri için de önemli dersler içermektedir. Türkiye’de yaşanan şehirleşme süreci, farklı kültürlerin bir arada yaşamasını zorlaştırmış ve sosyal gerilimlere neden olmuştur. Bu durumun üstesinden gelebilmek için, farklılıkların zenginlik olarak görülmesi ve hoşgörü ve özgürlük değerlerinin ön plana çıkarılması gerekmektedir normalinde ama maalesef hep katliamlarla sonuçlanmıştır.

Siyasal islama karşı her daim kızılbaş duruşu ortaya koyan aleviler, kentleşme döneminde asimilasyona uğrayarak devletin istediği ve geliştirdiği siyasal aleviliği (asimilasyona uğrayan alevilik) teşvik etmiştir. 

Bugün en çok asimilasyona karşıyız diyen kurumların çoğu, siyasal alevilik ile çevrelenip çeperlenmiş durumdadır. Özellikle devlet aygıtına biat ve milliyetçilik ile donanımlı bir hal alınmış durumdadır.

Pirlerin ve Piriklerin, yani inanç kurulların çoğunluğu çöl inanç siyaseti olan Şiiliğe benzeşmektedir. Sanat, kültür, felsefe ve siyasette yüz yıllar boyu bir sistematiği oluşturan alevi inanç ve yolu, günümüzde siyasal islamın kopya karşıtı durumuna evrilerek… sanattan, felsefeden ve devrimci siyasetten kopmakta ve feodalizmin karanlığına doğru yol almakta. 

Kapitalizm Döneminde Rea Haq Düşüncesi Nasıl Yürütülür

Çok zor bu noktada eskiye bağlı yenilenen bir yol önermek. Ama muhakkak geliştirilmesi ve uygulanması gereken bir yol olmalı. Yoksa bu inanış ve yaşam biçimi yavaş yavaş eriyecek ve despot dinlere teslim olacak.

Alevilikte can kutsaldır, bölüşüm ve paylaşım rızalık ile yapılmalı, kadın erkek eşittir. Gelişmelere ayak uydurulur… fundamental ve gericiliğe karşı durulur alevilikte.

Bu minvalde Kapitalizm sürecinde de bu noktalar esas alınmlı ve modernize edilerek yola uyarlanmalı. 

Özellikle teknolojinin ve sanayinin bu denli geliştiği, yapay zeka ile şekillendiği bu dönemde… her rituellin ve ibadetin reel hayata ve mantığa uygun olması gerekmektedir. Günümüz tıkanıklarına karşı geliştiren Sanat, Felsefe ve Siyaset tarzı ile yolu geliştirmek lazım.

İnsana ve insanlığa zarar veren her şeyin karşısında bir ibadet duruşu örgütlenmeli ve 72 millete yine aynı nazardan bakmalı.

Bu noktada bilim esas alınmalı ve bilimsel hareket ederek duyarlı bir inanış ve ışık toplumu olarak yüz yılların yaşam biçimi ayakta kalır ve canlara can olur.

Alevilik her noktada gericiliğin her alanında saldırılara uğramakta. Bu saldırılara devletin istediği ve ne idüğü belli olmayan siyasal alevilik, yani çöl siyaseti ile karşı durulamaz ve esasen canı ve insanlığı temsil eden ilerici ve direniş özüne bağlı alevilikle, yani monoteist dinlerle bağını koparan rea haq yaşam biçimiyle bu saldırılar geri püskürtülebilinir.

Kentleşme ve sanay üretimin esas olduğu ve köy toprağa bağımlı üretimin tali olduğu bu dönemde özellikle Dersimde ve genelde Alevilerin yerleşim alanlarında örgütlenme ve can cana yola yoldaş olmak önem arzetmekte. Orta doğu yeni bir paylaşım savaşı sürecindeyken, ciddi örgütlenmeyen modern alevilik en çok zarar gören olacaktır.


Erkan Karakaplan – 21.01.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑