Makaleler

Published on Nisan 7th, 2025

0

Avrupa ülkelerinde toplum sağa yöneliyor | Cumali Yağmur


Avrupa’nın birçok ülkesinde sağcı, faşist ve popülist partilerin giderek daha geniş kitle tabanı kazanması düşündürücü bir gelişmedir. Özellikle genç neslin bu partileri tercih etmesi, geleceğe dair umutlarının azalmasından kaynaklanıyor. Gençlerin sürekli değişen düşünce yapıları ve yeni arayışlara yönelmeleri, onları alternatif bulamadıklarında sağ görüşlü, gerici partilere itiyor.

Almanya’da, sağcı ve faşist bir parti olan AfD, son federal seçimlerde ülkenin ikinci büyük partisi konumuna yükseldi. AfD’nin yükselişi, ülkede geniş çapta tartışmalara yol açtı. Bu yükselişin sebeplerinden biri, Yeşiller, SPD, CDU ve Sol Parti gibi siyasi yapıların halkın ihtiyaçlarına yeterince cevap verememesi olarak görülüyor.

Ekonomik krizler, özellikle Trump döneminde dünya ticaretine getirilen gümrük vergileriyle daha da derinleşti. ABD’nin Avrupa mallarına %20 oranında gümrük vergisi getirmesi, Avrupa ülkelerinin ihracatını ciddi şekilde düşürdü. Bu da işsizliği artırdı; birçok firma kapanırken çalışan sayısı azaltıldı.

Öte yandan, Avrupa ülkeleri ve Almanya, göçmen sayısını azaltmaya yönelik tedbirler almaya çalışıyor. Ancak göçmen ve ilticacılara yönelik artan ırkçı ve milliyetçi tepkiler, sağcı ve popülist partilerin oylarını artırıyor. Federal hükümetin nükleer santralleri kapatıp yerine kömürle çalışan santraller kurması ise sera gazı emisyonlarını yeniden artırdı. Almanya’nın iklim politikası, Fransa, İngiltere gibi ülkelere kıyasla oldukça kötü bir durumda. Aynı zamanda çevreci gruplar ve politikacılar, insanların yaşam biçimlerini kökten değiştirmelerini isteyen ideolojik baskılar uyguluyor.

Günümüzde en önemli sorunlardan biri göç meselesidir. Ne Avrupa Birliği ne de Avrupa’daki sağcı ve ılımlı popülist hükümetler, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Sahra Altı Afrika ve Güney Asya’dan gelen yasa dışı göçü yavaşlatabilmiş durumda. Özellikle Suriye ve Ukrayna’dan gelen savaş mültecilerinin sayısındaki artış, yerel halkta tedirginlik yaratıyor.

Almanya’nın bir göçmen ülkesi olduğu gerçeği hâlâ tam anlamıyla kabul görmüyor. Bir yandan Avrupa ülkeleri göçe ihtiyaç duyduklarını ve vasıflı iş gücüne vurgu yaptıklarını belirtirken, diğer yandan kontrolsüz göçün azaltılmaması halinde ırkçılık, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı gibi sorunların büyüyeceği görüşü yaygınlaşıyor.

Göçmenlerin büyük bir kısmı toplumla uyum sağlıyor olsa da, bu durum medya ve siyasiler tarafından olumsuz yansıtılarak sağcı partilerin yabancı düşmanı söylemlerine zemin hazırlanıyor. Bu partiler, özellikle yasa dışı göçe karşı fiziksel bariyerler oluşturulmasını savunuyor. 2015 sonbaharında, yüz binlerce insanın Almanya’ya Balkan rotasından yönelmesi üzerine Hırvatistan, Sırbistan, Macaristan ve Avusturya gibi ülkeler sınırlarını kapatmıştı. Bu uygulama, insan haklarına aykırı bir durum oluşturmuştu.

İtalya da Kuzey Afrika kıyılarında deniz ablukası uygulamaya çalıştı, fakat bu yaklaşım Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından reddedildi. AfD gibi partiler ise özellikle Müslüman ülkelerden gelen göçmenlerin geri gönderilmesini talep ediyor. Bu yaklaşım, gerçek dışı bir anlayışa ve Nasyonal Sosyalist ideolojiden kaynaklanan etnik saflık düşüncesine dayanmaktadır.

Avrupa’daki sağcı popülistler artık göçmen kabul etmek istemiyor ve bu durum, Avrupa’daki yük paylaşım sistemine bağlı kalan ülkelere ek yükler getiriyor. Demokratik partilerin temel sorunu, bir yandan göçü sınırlamak ve yönlendirmek isterken, diğer yandan insani sorumluluklardan da kaçamamalarıdır.

Bir diğer önemli mesele ise, birçok yerli vatandaşın göçmenlerin yoğun yaşadığı mahallelerde yaşamak veya çocuklarını aynı okullara göndermek istememeleridir. Zaman zaman çözüm gibi sunulan anlaşmalar (örneğin AB ile Tunus arasındaki anlaşma ya da Türkiye ile yapılan mülteci anlaşmaları) çoğu zaman etkisiz kalmaktadır.

Türkiye ile Almanya arasında imzalanan ve Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını öngören anlaşma, Avrupa’nın göç yükünü Türkiye’ye devretme çabasının bir örneğidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan zaman zaman Avrupa’yı, Türkiye’deki göçmenleri Avrupa’ya göndermekle tehdit etmektedir.

Günümüzde savaşlar, çevresel zorluklar, politik baskılar ve dini sebeplerden dolayı yeni bir göç dalgası yaşanmaktadır. Almanya’nın bir göçmen ülkesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak, tüm etnik grupların eşit şartlarda birlikte yaşayabileceği bir toplum inşa edilmelidir.


Cumali Yağmur – 07.04.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑