Bizler de artık esaret zincirlerini kırabilecek miyiz? | Gül Güzel
Bu konuda yazmamak için aslında kendimle de çok büyük bir ikilemi yıllarca yaşadım. Çünkü ben de bu esareti yazıya dökmeye belki de hala cesaret edemedim diyor ve bu anlamda bir başlangıç yapmaya kendimi izlediğim son bir duruşmadaki durumun etkisinde kalarak ikna ettim.
Gazeteci, bazen de yeminli tercüman konumunda uzun yıllardır, benzeri davaları izledim. İzlediğim her duruşma veya verilen karar davasından büyük bir hüsran ve adaletsizliğe mecbur edilişin isyanıyla ayrıldım…
Yüzyıllardır isyanımızı bilince dönüştürecek hiç bir şeyi bize büyüklerimiz öğretmedi. Kaderimizmiş gibi, bizim için meşru olmayan mahkemelerin yargılarını kabul edip, boyun eğdik. Sabahın köründe yaşadığımız yerlerde polis güçlerinin evlerimizi basıp, suç delili teşkil edecek şeyleri arama adı altında evlerimizi nasıl dağıtıp, bizleri sürükleyerek karakollara – Hakim karşısına çıkartarak, cezaevlerine atıldığımıza isyan bile etmeyip; hepsinin bize büyüklerimizin öğrettiği gibi meşru olarak kabul ettik; boyun eğdik. Suçsuz olduğumuzu bile savunamadık ve hala bu mahkemeler karşısında kendimizi savunmaya çalışıyoruz!. Çünkü bu mahkemeleri meşru gören bir kültürle gözlerimizi açtık. Kimse bize bu mahkemelerin halk olarak bizim açımızda meşru olmadığını, bizi yargılayamayacağını öğretmedi ve kendimizi bu düşüncenin esiri olarak savunamadık, savunamıyoruz…
Bugün de aynı şekilde, yaşadığımız her ülkenin mahkemelerinde Hakim, Savcı, kriminal dairesi memurlarının hazırladıkları suç dosyaları çerçevesinde yargılanıp, cezalandırılıyoruz. Bu davalarda bizi savunmayla görevlendirdiğimiz hukukçu ve tercümanlar zinciri de eklenerek…
Bütün bir zincirin halkalarından oluşan bu bileşenlerin birbirleriyle yaklaşımı dudak altında işbirlikçi sempatiyle davayı mümkün olduğu kadar uzun bir sürece yayarak, maddi çıkarlarını ön planda tutmaları. Maddi kazançlarını, mazlum ve suçsuz Kürt halkı bireylerinin suçsuzluğunu suç olarak denklere ederek, maddi kazanca çevirmek. Eğer Kürt halkı kendi kimliğini bir gün resmileştirip, bu esaret zincirini kırarsa; bütün bu çevreler işsiz kalacaklardır. Bunu hepimiz biliyor ve yıllardır söylüyoruz. Bazı Savunma avukatları bile kriminal dairesi temsilcilerine yönelttikleri sorularla, gizli Kürt düşmanlığı sergileyerek, onların aklına gelmeyen yöntemleri dürtükleyerek, daha çok kişinin suçlu konuma gelmesi ve kendilerini savunmacı olarak görevlendirmesi hevesi içerisindeler. Bu tavırlarını mahkeme salonlarında canlı bir şekilde görüyor, izliyor, şahit oluyoruz!
Bu süreçler, yaklaşımlar da bütün gerçekliği gözler önüne sererek, bu Esaret Zincirini kırma zamanı şimdi değil de ne zaman olacak? Aynı şekilde bu mahkemelerin bizi yargılama hakkı yoktur. Hiçbir devlete asla zarar vermeyen, kendi yağında kendi kavrulan Kürt halkını yargılama meşruluğu, hakkı yoktur. O yüzden de yargılamaları, ceza vermeleri meşru değildir! Diyemiyoruz hala…Söz siz okuyucularda…Varsa eteğinizde biriken taşlar buyrun atın. Biz alışığızdır bu taşlamalara…
Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 23.10.2024