Devrimci Parti MYK: PKK’nin fesih kararı üzerine yeni dönem
PKK’nin kendini feshettiğini ilan etmesi, Kürt halkının uzun ve bedeli ağır mücadelesinde yeni bir evreye girildiğini göstermektedir. Bu karar, mücadelede bir dönemin sonunu değil; biçiminin değişerek süreceği yeni bir politik momenti gösterir. Bu yönüyle Devrimci Parti olarak bu süreci mücadelenin sona ermesi değil, farklı biçimlerde sürecek yeni bir mücadele evresi olarak görmekteyiz.
PKK’nin yürüttüğü silahlı mücadele, Türk devletinin inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının doğrudan sonucu olarak ortaya çıkmış; tarihsel olarak haklı ve meşru bir direniş biçimi olmuştur. Halihazırda gözle görülür bir değişim olmaması açısından süreç sorumlulukla yaklaşılması gereken tarihsel bir eşiği temsil etmektedir. Dili, kültürü, kimliği bastırılan bir halkın mücadelesi her koşulda meşrudur. Silahlı mücadele, dönemin baskı koşulları altında zorunlu ve haklı bir tercihti. Bugün demokratik mücadele biçimlerinin öne çıkarılması Kürt hareketinin bir tercihi aynı şekilde politik bir iradenin ürünüdür; Kürt özgürlük hareketinin ve Devlet ile görüşmelerinin aldığı yeni bir biçimdir. Bizler açısındansa bu görüşmeler ve sonucunda devletin demokratikleşeceği anlamına gelmemektedir. Faşist devlet açısından bugün itibariyle demokratikleşmenin en ufak bir kırıntısı görünmemekte, aksine baskı ve şiddet daha da artırılmaktadır. Bu nedenle gerçek demokratikleşme AKP-MHP faşist bloğunun yıkılması ve demokratik halkların irâdî olduğu bir Türkiye’de mümkündür.
Ulusal özgürlük ile işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin çıkarları, son tahlilde ortaktır. Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Türkiye işçi sınıfının kurtuluşu, ortak bir antikapitalist ve antiemperyalist mücadele zemininde birleşmelidir. Aksi halde halkların talepleri düzen sınırlarına hapsolur, devrimci potansiyel ise sistem tarafından soğurulur.
Bugün Kürt halkının mücadelesi yalnızca etnik eşitlik talebi değildir; kapitalist merkezîleşmeye, sömürgeci devlet şiddetine ve emperyalist dizayna karşı halkçı-demokratik bir direniştir. Bu nedenle bu mücadele, Türkiye işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin ortak kaderini ilgilendirir. Sosyalistlerin sorumluluğu, bu kaderi örgütlü bir mücadeleyle değiştirme iradesini büyütmek; yeni dönemde de tutarlı sosyalizm anlayışıyla omuz omuza bir direniş hattı örmektir.
PKK’nin silahlı mücadeleden çekilmesi, demokratik mücadele zeminlerinin daha fazla öne çıkacağı bir dönemin kapısını açmıştır. Bu, dönemde de her zamanki gibi partimiz devrime yönelişi ve kararlı yürüyüşünden vazgeçmeyecektir. Çünkü mücadele yalnızca dağlarda değil; sokaklarda, mahkeme salonlarında, üniversitelerde, işyerlerinde ve mahallelerde de sürmektedir. Mücadele biçimi değişse de, sınıfsal ve ulusal çelişkiler sürdükçe görevimiz de sürecektir. Devrimci mücadele araç ve yöntemleri gelişkindir ve bizler açısından ezilenlerin, işçi sınıfının kurtuluşu tutarlı bir sosyalist ve devrimci mücadeleyle mümkündür.
Elbette bu karar, PKK’nin kendi örgütsel iradesine ilişkindir. Türkiye’de demokratik alanın daraltıldığı, ifade özgürlüğünün baskılandığı ve seçilmişlerin görevden alındığı koşullarda, fiili-meşru mücadele hattı güncelliğini korumaktadır. Bu hattı savunmak, bir tercihten öte, halkların tarihsel ve siyasal öz savunma hakkının ifadesidir. Bu yeni dönem, partimiz açısından aynı zamanda sosyalizmde ideolojik tutarlılık bakışı açısından da önemlidir. Fiili-meşru mücadele hattı, sosyalist kimliğin, sınıfsal bakışın ve devrimci kararlılığın temel ölçütü hâline gelmiştir.
Marks ve Lenin’in temel yaklaşımları biz sosyalistler için şaşmaz bir yön tayin aracıdır. Lenin’in “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” ilkesi, sadece anayasal bir talep değil; ezilen ulusların, ayrılma hakkı ya da birlikte yaşam hakkı dâhil olmak üzere, kendi siyasi geleceklerini belirleme hakkının koşulsuzca tanınmasını ifade eder. Ancak bu hak, işçi sınıfının enternasyonalist mücadelesiyle birleşmediği sürece, burjuvazinin milliyetçi çizgisi içinde boğulma tehlikesi taşır. Bu bağlamda Partimiz UKKTH çerçevesinde Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesini sınıfsal kurtuluş perspektifiyle buluşturmayı amaçlar.
Gerçek düşman yalnızca AKP-MHP faşist bloku değildir; emperyalist-kapitalist sistemin bütünüdür. Kürt halkına yönelik baskıların, savaşın, yoksullaştırmanın ve kültürel soykırımın arkasında emperyalist paylaşım savaşları, enerji ve pazar rekabeti, Siyonizm’in yayılmacı politikaları, NATO merkezli güvenlik stratejileri yatmaktadır. Bu nedenle mücadele, ulusal sınırların ötesine taşmalı; antiemperyalist, antisiyonist ve birleşik devrimci bir hatta dönüşmelidir.
Devrimci Parti olarak bu dönemde görevimiz nettir:
Proletarya sosyalistleri olarak demokrasi mücadelesini daha güçlü örgütlemek, halkların öz örgütlülüğünü büyütmek; işçi sınıfının devrimci öncülüğünü yeniden inşa etmek ve kapitalist devlet karşısında sosyalizmi gerçek bir alternatif olarak kararlılıkla savunmaktır.
Mücadele biçimleri değişse de, UKKTH gereği, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi taleplerinin yanındayız. Yeni dönem, halkların kendi kaderini tayin hakkını, sosyalist ilkeler temelinde, devrimci ve sınıfsal zeminde örgütlemek; ezilenlerin birleşik mücadelesiyle sokaklarda sahiplenme dönemidir. Dayanışma, devrimci ilke ve örgütlü mücadele kararlılığımız sürmektedir. Sokakta, parlamentoda, tarlada, fabrikada; her yerde halkların kolektif mücadelesini büyütmek için omuz omuza olacağız.
İşçi sınıfının enternasyonalist örgütlenmesi, ezilen ulusların mücadelesiyle birleşerek emperyalist-kapitalist sisteme karşı tarihsel bir devrimci blok oluşturmalıdır. Fiili-meşru mücadele bu hattın merkezidir. Devrim sadece bir hedef değil; örgütlü halkların bugünden örmeye başladığı bir gerçekliktir.
Devrimci Parti olarak açıkça ifade ediyoruz:
Devrimci görevler bitmedi. Yeni bir evreye girildi. Bu evrede taleplerimizi daha sesli ve daha örgütlü bir şekilde açığa çıkartmak için halkların iradesini esas alan, anti şovenist, enternasyonalist, proleter ve devrimci mücadele hattını birlikte örmeye devam edeceğiz.
Ezen ulusun sosyalistleri, devrimcileri olarak devrimci demokratik kamuoyunu bu süreçte;
- Kürt ulusunun varlığının ve anadilde eğitim hakkının resmen tanınması;
- Abdullah Öcalan’ın ve tüm savaş esirlerinin, devrimci, antifaşist politik tutsakların serbest bırakılması;
- Koşulsuz ateşkes ilan edilmesi; Terörle Mücadele Kanunu adlı yasanın iptali;
- JİTEM, Özel Tim, koruculuk gibi faşist sömürgeci kirli savaş örgütlerinin dağıtılması;
- Faşist devlet güçlerince kaybedilen devrimcilerin, yurtseverlerin, demokratların gömüldükleri yerlerin açıklanması;
- Rojava ve Başûr işgallerine derhal son verilmesi;
- Kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik politikaların özneleri tarafından belirlenmesi, beden üzerinde tahakküm, fiziksel, cinsel, ekonomik, fiziksel, psikolojik şiddeti meşrulaştıran politikalardan vazgeçilmesi ve anayasal güvence altına alınması;
- Gençlerin akademik demokratik mücadelesi önünde ki engellerin kaldırılması ve gençlerin geleceksizleştiren sistemin al aşağı edilmesi;
- Ankara, Suruç, Madımak, Gazi, Roboski Katliamları gibi tarihinde onlarca katliam olan Devletin yargılanması ve cezalandırılması;
için mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz.
Fiili-meşru mücadele hattıyla sosyalist hareketi,
Gezi’de ve 19 Mart’ta da açığa çıkan Türkiye halklarının mücadele potansiyeline; dört bir yanda devam eden işçi direnişlerinin asıl hedefe yönelmesine öncülük edecek birleşik mücadele zeminine davet ediyoruz.
Yaşasın birleşik mücadelemiz
Yaşasın devrim yaşasın sosyalizm
Devrimci Parti MYK
(Umut Gazetesi)