Ekim devrimi ve Ermeni sorunu | Cihan Yıldız
Osmanlı devletinin mirasçısı T.C. devleti derhal ve kayıtsız koşulsuz soykırım suçunu kabul edip tarihi sorumluluğu üzerlenmelidir. Kuzey Kürdistan-Türkiye’deki Ermeni Cemaati için tam hak eşitliği sağlanmalı; Ermeni cemaati tanınmalı ve desteklenmelidir.
2025 yılı Ermenilere yönelik yapılan soykırımın 110. yıldönümüdür. Soykırımın 110. yıldönümünde de inkârcılık devam ediyor. T.C. devletinin tarihi inkâr ve yalan üzerine kuruludur. Ermeni soykırımının inkârı bunlardan biridir.
Çarlık Rusya’sı bir halklar hapishanesi idi.Çarlık Rusya’sında değişik ulus ve milliyetlerden halklar, birbirlerine karşı sistemli bir biçimde kışkırtılıyordu. Ezilen uluslar üzerinde, katmerli baskı ve pogromlar uygulanıyordu. Çarlık Rusya’sında ezilen uluslardan biri de Ermenilerdi. Bu makalemizde esas olarak Ekim Devrimi’nin Ermenilere yönelik getirdiği yenilikler üzerinde durmak istiyoruz.
Ekim Devrimi, Çarlık Rusya’sında emperyalist cepheyi en zayıf noktasında yardı. Ekim Devrimi, ulusal sorunun çözümünün proleter dünya devriminin bir sorunu hâline geldiğini pratikte ispatladı. “Halklar hapishanesi” olan Rusya’da, daha devrimin birinci gününde “ulusların ayrılma hakkını” ve “tüm milliyetlere tam hak eşitliğini” tanıdığını dosta düşmana ilan etti. Ekim Devrimi, Rusya’da, ezilen ulus ve milliyetlerin kurtuluşu için burjuva milliyetçiliğinin yerine proletarya enternasyonalizmini uygulamaya geçirerek bu alanda da çığır açtı. Ekim Devrimi, ezilen ulusların, halkların özgürlüğe kavuşmasında proleter enternasyonalist yöntemin tek doğru yöntem olduğunu pratikte ispatladı. Değişik ulusların ve milliyetlerin özgür iradeleri temelinde kardeşçe birliğinin mümkün olduğunu gösterdi. Özgür iradeleri temelinde kardeşçe birliğinin sağlanmasının ön koşulu olan zoraki birliği ortadan kaldırdı.
Ekim Devrimi, sanayisi az gelişmiş geri bir köylü ülkesinde gerçekleşti. Ekim Devrimi zafere ulaştığında, Rusya’da yedi yaşın üzerindeki erkeklerin yalnızca yaklaşık yüzde 38’i, kadınlarınsa yalnızca yaklaşık yüzde 13’ü okuma yazma biliyordu. Rusya emperyalist kuşatma altında idi. Ülke, içte de sürekli olarak karşı devrimle boğuşma içinde, oldukça geri ekonomik yapıya sahipti. Petrograd, dışardan yabancı düşmanlar tarafından kuşatılmış, içerden de karşı devrimci komploların tehdidi altında bulunuyordu. Sovyet hükümeti kontrolü henüz tam olarak sağlayamamıştı.
Emperyalistler ve ülke içindeki karşı devrimciler, Rusya’da bir Sovyet iktidarına yer olmadığını, bunun yıkılmaya mahkûm olduğunu, iki veya üç ay içinde devrileceğini haykırıyorlardı! Sovyet iktidarı düşmanlarının bütün beklentileri gerçekleşmedi. Onlar geniş ölçüde karşı devrimci ayaklanma faaliyetlerine girişerek, karşı devrim güçlerini seferber etmeye koyuldular. 1918’in ilk yarısında, ülke içindeki karşı devrimciler ve emperyalistler Sovyet iktidarını devirmek için harekete geçti. Böylece Sovyet iktidarının korunması için iç ve dış düşmanlara karşı savaş başladı.
“1919 yılıydı. Ülkede ağır açlık vardı. İşçileri olabildiğince beslemek için tüm güçler, tüm özen ortaya konmalıydı. 19 Mayıs 1919’da Lenin, Okul dışı Eğitim I. Tüm-Rusya Kongresi’nde şunu açıklıyordu: “Yıkılmış bir ülkede ilk görev emekçileri kurtarmaktır. Tüm insanlığın ilk üretici gücü işçidir, emekçidir. O yaşamda kalırsa, her şeyi kurtarırız ve yeniden kurarız.” (“İşte Lenin”, Nadejda Krupskaya, s. 276, İnter Yayınları, Ağustos 1995, İstanbul.)
Bu yıllarda açlık ve yoksulluk yaygındı. Genç Sovyet Cumhuriyeti, içte ve dıştaki düşmanlara karşı bir ölüm-kalım mücadelesi veriyordu. 1919 yılı, Kolçak, Denikin ve Yudeniç’e karşı verilen şiddetli bir iç savaş yılıydı. İç savaş, açlık ve yaygın ekonomik çöküntünün son derece güç koşulları altında yürütülüyordu. Fabrikalar ve atölyeler durgunluk içindeydi. Demiryolları darmadağınıktı. Kızıl Ordu henüz gerektiği gibi örgütlenememiş ve iyi bir şekilde silahlanmamıştı. Sovyet iktidarı pek çok yerde gerektiği gibi yerleşmemiş, işçilere-emekçilere kendini özdeşleştirememişti. Sovyet iktidarına karşı olan partiler, çarlık rejiminde ayrıcalıklı bir konuma sahip olan büyük toprak sahipleri, kapitalistlerin işbirlikçileri, kulaklar ve tüccarlar Bolşeviklere karşı amansız bir ajitasyon yürütüyor; köylü kitlesinin bilinç ve örgütlenme seviyesinin geriliğinden yararlanarak, köylüler arasında akıl almaz gerçek dışı bilgiler yayıyorlardı.
1917’de Şubat devrimi ile çarlık devrildiğinde, Türkiye Ermenistan’ın büyük bölümü Rus işgali altındaydı. Çarlık Rusya’sı 1916’daki harekâtlarda, Erzurum, Trabzon, Erzincan ve Van Gölü bölgesinin tamamını işgal etmişti. Hatta Muş ve Bitlis bile işgal edilen iller arasındaydı.
Bolşeviklerin programı gayet açıktı: Bütün halkların yurttaşlık ve toplumsal haklarının tamamını resmen güvence altına alınıyordu. İsteyen uluslar, kendi kaderlerini tayin hakkına sahipti. İsteyen ulusların Rusya’dan ayrılma özgürlüğü de sağlanmıştı.
Ekim Devrimi’ni daha iyi anlamak için dönemin koşullarını, devrimin hangi zorluklardan geçerek, nereden nereye doğru geliştiğini iyi kavramak gerekir. Dönemin koşulları dikkate alınmadan, geriye doğru yapılacak bir değerlendirme doğru olmaz. Dönemin koşulları dikkate alınmazsa, Sovyet hükümeti neden böyle veya şöyle yapmadı eleştirileri getirile bilinir. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin Ermeni sorunu bağlamında yaptıkları ve pratiği, ulusal sorununun nasıl çözüleceğine en iyi örnektir. Sovyet hükümetinin ulusal sorunda attığı adımlar muazzamdır. Sovyetler Birliği’nin Ermeniler hakkında yaptıklarına kısaca göz atmak istiyorum.
Ermenistan Kararnamesi
20 Kasım (3 Aralık) 1917’de, “Rusya’nın ve Doğu’nun Bütün Müslüman Emekçilerine” başlıklı, Lenin ve Stalin imzalı bir kararname yayınlandı. Bu kararnamede, Ermeniler hakkında şu tespit yapılıyordu: “Askerî harekât kesilir kesilmez, Ermenilere siyasal yönlerini diledikleri gibi tayin etme hakkı sağlanacaktır.” (Bkz.: “Lenin Stalin Mao’nun Türkiye Yazıları”, Doğu Perinçek, s. 139-141, Kaynak Yayınları, İkinci Baskı, Şubat 1991, İstanbul]
Sovyet hükümeti, Çarlık Rusya’sı ile Batılı emperyalistlerin Ermenistan’ı Türkiye’den almaya yönelik gizli anlaşmasını yok sayıyordu. Bu çağrı, Ermenilerin bağımsızlığını kazanması ve ayrı devletini kurma çağrısıydı.
“Müttefiklerin, gizli anlaşmalar gereğince savaş yürüttüklerini ve varlığını Menşeviklerle Sağ Sosyal-Devrimcilerin yardım ve desteğine borçlu olan Kerenski hükümetinin, gizli anlaşmaları sadece feshetmemekle kalmayıp, Rus halkının bu gizli anlaşmalar yüzünden savaş yürütmek zorunda kaldığını, bu anlaşmalarda Rus çiftlik sahipleri ve kapitalistlerine, zafer halinde, İstanbul, Boğazlar, Lemberg, Galiçya ve Ermenistan’ın vaat edildiğini dahi bildirmedi.” (“Seçme Eserler Cilt VII”, Lenin, s. 429, İnter Yayınları, Haziran 1996, İstanbul)
Lenin ve Stalin, 11 Ocak 1918’de ilk Ermenistan Kararnamesi yayınladılar. Kararnamenin tam metni şöyledir:
“LENİN ve STALİN
Ermenistan Kararnamesi
[Tam metin]
Rusya’nın işgali altında bulunan “Türk Ermenistanı”ndaki Ermenilerin kendi kaderlerini, tam bir bağımsızlığa varıncaya kadar bile olsa, serbestçe belirleme konusundaki haklarını “Rusya İşçi ve Köylü Hükümetinin desteklediğini, Halk Komiserleri Sovyeti Ermeni halkına ilan eder. Halk Komiserleri Sovyeti’ne göre bu hakların gerçekleştirilmesi ancak Ermeni halkının serbestçe referandum yapmasını sağlayacak birtakım önlemlerin önceden alınmasıyla olanaklıdır. Halk Komiserleri Sovyeti bu önlemlerin şöyle olacağı düşüncesindedir:
- Rus Ordusu’nun “Türk Errnenistanı” topraklarının dışına çıkması ve “Türk Ermenistan”ındaki halkın kişisel ve mal ve mülkünün güvenliğini korumak amacıyla hemen bir Ermeni Halk Milisinin kurulması.
- Ermeni göçmenleri ve çeşitli memleketlere dağılmış olan Ermeni göçmenlerinin “Türk Ermenistan’ı” ülkesine herhangi bir engelle karşılaşmadan geri dönebilmeleri.
- Savaş sırasında Türk makamlarınca Türkiye’nin iç illerine zorla gönderilmiş olan Ermenilerin “Türk Ermenistan”ına serbestçe dönmelerinin olanaklı kılınması: Türk makamları ile barış görüşmeleri yapılırken Halle Komiserleri Sovyeti bu konunun üstünde ısrarla duracaktır.
- “Ermeni Halle Temsilcileri Sovyeti” adıyla “Türk Ermenistan”ında geçici bir yönetimin kurulması kararlaştırılmıştır. Kafkas İşleri Geçici Olağanüstü Halk Komiseri Stepan Şaumyan “Türk Ermenistan”ı halkına, 2. ve 3. maddelerin uygulanması ve “Türk Ermenistan”ı topraklarından Rus askerlerinin çıkarılması (Md. 1) işini düzenleyecek karma komisyonun kurulması konusunda her türlü yardımda bulunmakla görevlendirilmiştir.
Ek:
“Türk Ermenistan”ının coğrafi sınırlarını, demokratik esaslara göre seçilen Ermeni Halk Temsilcileri ile komşu ve tartışmalı (İslam ve başka) illeri halkından demokratik esaslara göre seçilen temsilciler Kafkas İşleri Olağanüstü Geçici Komiseri ile birlikte kararlaştırırlar ve saptarlar.
Halk Komiserleri Sovyetleri Başkanı
V. İ. Ulyanov-Lenin
Milliyetler İşleri Halk Komiseri
J. V. Cugaşvili-Stalin
Halk Kom. Sov. Kalem Amiri
V. Bonç.- Brueviç
Halk Kom. Sov. Sekreteri
N. Gorbunov
11 Ocak 1918”
Dokumenti vneşney politiki SSSR (SSCB Dış Politika Belgeleri), c.1-6, Moskova 1957-62’den aktaran Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1970, s. 336-337. [“Lenin Stalin Mao’nun Türkiye Yazıları”, Doğu Perinçek, s. 120-121, Kaynak Yayınları, İkinci Baskı, Şubat 1991, İstanbul]
“Kurucu Meclis, Finlandiya’nın tam bağımsızlığını ilan eden, askeri birlikleri İran’dan çekmeye başlayan ve Ermenistan’ın kendi kaderini tayin özgürlüğünü açıklayan Halk Komiserleri Konseyi’nin politikasını selamlar.” (“Ulusal ve Sömürgesel Ulusal Sorun Üzerine”, Lenin, s. 529, İnter Yayınları, Aralık 1998, İstanbul) 211 nolu dipnotta ise şu bilgi verilmektedir: “Türk Errnenistan”ı üzerine kararname Halk Komiserleri Konseyi’nin 23 Aralık 1917 (5 Ocak l918) tarihli bir oturumunda tartışıldı ve Halk Komiserleri Konseyi tarafından 29 Aralık 1917’de (11 Ocak 1918) onaylandı. Kararname “Pravda”nın 31 Aralık 1917 (13 Ocak 19l8) tarihli 227. sayısında yayınlandı.” (Age., s. 653)
Rusya’nın işgali altındabulunan “Türk Ermenistan”ından kast edilen Batı Ermenistan’dır. Bolşevikler, Rus birliklerinin Türkiye Ermenistan’ından çekilmesi çağrısını yineliyor, artık “mülteci Ermenilerin “Türkiye Ermenistan”ına engelsiz geri dönmesi”, bölgede bir Ermeni milisinin kurulması ve bölgeyi yönetmek üzere seçilmiş bir Sovyet idare meclisi oluşturulması çağrısında da bulunuyorlardı. Ermenilerin kendi kaderlerini kendilerinin belirleme hakkı da açıkça ilan ediliyordu.
Türkiye Taşnak Savaşı
Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, doğu halklarının sempatisini kazandı. Sovyet devleti kurulduğu ilk günlerden başlayarak halklar arasında barış ve tüm ulusların özgürlüğü ve bağımsızlığı uğrunda bir mücadeleye girişti. Halkların hak eşitliğini, özgürlük ve bağımsızlığa saygı ilkelerini savunan Sovyet devleti, yayılma savaşları politikasını, saldırı ve halkları köleleştirme politikasına karşı durdu.
Rusya’da Ekim Devrimi zafere ulaştığında, Sovyet hükümeti 18 Aralık 1917’de, Erzincan’da Osmanlı devleti, 3 Mart 1918’de, Brest-Litovsk’ta, Almanya ile barış anlaşmaları imzaladı. Brest-Litovsk anlaşması ile Sovyet hükümeti, 93 savaşından (1877) önceki Türk-Rus sınırına dönülerek, Kars, Ardahan ve Batum sancakları halkının isteminin de dikkate alınması koşulu ile Türkiye’ye verilmesini onayladı. Mayıs 1918’de, Batum’a asker çıkaran İngilizlerin desteği ile Gürcistan ve Azerbaycan’da “bağımsız” devletler kuruldu. 28 Mayıs 1918’de, Ermenistan’da da Taşnak hükümeti kuruldu.
30 Ekim 1918’de, Mondros Sözleşmesi imzalandı. Mondros Sözleşmesi gereği Osmanlı orduları, 1914 sınırlarına çekilmek zorunda kaldı. Türk hükumeti, 7 Temmuz 1920’de Taşnak hükumetine bir nota verdi. Bu notada, Brest, (Türkiye ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında imzalanan 4 Haziran 1918 Batum Antlaşması) Batum anlaşmalarına dayanılarak, Taşnak birliklerinin bu anlaşmalarda belirlenen sınırların gerisine çekilmesini isteniyordu. Sovyet hükümeti, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın diplomatik görüşmeler yoluyla belirlenmesini önerdi. Türk hükumeti Ağustos 1920’de, Sovyet hükumetinin talebine verdiği yanıtta sınırın diplomatik görüşmelerle belirlenmesi talebine olumlu yanıt verdi.
General Denikin birlikleri, Kızıl Ordu önünde bozguna uğruyordu. Kızıl Ordu, 1920 Nisan’ında Kuzey Kafkasya ve Azerbaycan’da zaferler kazanıyordu. Kızıl Ordu’nun kazandığı zaferler, Ermenistan’ın işçi ve köylülerinde Taşnak diktatörlüğünü yıkma yolunda silahlı savaşıma girme azmini biliyordu. Mayıs 1920’de, Ermenistan’da Sovyet iktidarının kurulması için bir mücadele başladı. Sovyet yönetiminin kurulması uğruna yürütülen mücadelenin başında, Allahverdiyan, Musayelyan, Gukas Gukasyan, Garipcanyan, Samhanyan vb gibi Bolşevikler bulunuyordu.
Taşnak ve Türk ordu birlikleri arasında ilk çatışmalar 24 Eylül 1920’de başladı. Taşnak birliklerinin saldırısını püskürten Türkler, 28 Eylül’de karşı saldırıya geçerek Sarıkamış, Kars ve Gümrü’yü işgal etti. Sovyet hükümeti, yeniden Taşnaklar ve Ankara hükümetine başvurarak sınır uzlaşmazlığının barışçıl yolla çözümlemeleri çağrısında bulundu. Sovyet hükumetinin arabuluculuk önerisi reddedildi.
Taşnaklar, itilaf devletlerine (Fransa, İngiltere, ABD, İtalya) bel bağlamıştı. İtilaf devletlerinin gücüne bağlanan ümit boşa çıktı. Taşnaklar ateşkes istemek zorunda kaldı. Kemalistlerin ateşkes antlaşması için öne sürdükleri koşullar çok ağırdı. Ateşkes koşullarını yumuşatmayı başaramayan Taşnaklar, savaşı sürdürmeye karar verdi. Çünkü İtilaf devletlerinin yardımından hâlâ umutları vardı.
Ermenistan içlerine doğru Türk birlikleri ilerliyordu. Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC) Dışişleri Bakanlığı Halk Komiserliği, 11 Kasım 1920’de, Ermenistan ve Türkiye hükumetlerine savaşın sona erdirilmesi ve sınır anlaşmazlığının barış yoluyla çözümlenmesini isteyen bir mektup gönderdi. 13 Kasım’da Erivan’a gelen bir Sovyet temsilci, TürkTaşnak savaşında Sovyet Rusya’nın arabuluculuk ve hakemliğini önerdi. Sovyet temsilcisi aynı zamanda, Taşnaklardan Kızıl Ordu birliklerinin Ermenistan topraklarına girmesine izin verilmesini talep etti. Taşnaklar, Kızıl Ordu birliklerinin Ermenistan’a girmesine izin vermediler. Taşnaklar, 2 Aralık 1920’de koşulları çok ağır olan Gümrü Anlaşmasını imzaladı.
Aralov, Taşnak-Türkiye savaşı hakkında şunları söylüyor:
“24 Eylül 1920 tarihinde Ermeni burjuva Taşnak hükümeti Türkiye’ye karşı savaşı başlattı. Ama birkaç gün sonra Türkler taarruza geçti ve 30 Ekim’de Kars’ı işgal ettiler. Taşnaklar, yardım isteğiyle İtilaf devletlerine başvurdular. Birleşik Amerika, kendisinin böyle bir yükümlülüğü üzerine almamış olduğu gerekçesiyle Ermenistan’a yardım edemeyeceğini bildirdi. Kendileri Ermeni hükümetini Türkiye’ye saldırmaya teşvik ettikleri hâlde, İngiltere ile Fransa da Ermenilere yardım etmeyi reddettiler. Türk birlikleri 7 Kasım’da Gümrü’yü işgal etti. Taşnaklar bozguna uğradılar ve Türkiye’nin ültimatomunu kabul etmek zorunda kaldılar. Türkiye hükümeti Kars ilini (oblast) onlardan istedi. Taşnak hükümetine, iç güvenliğini sağlamak için ancak 1500 kişilik bir askeri birlik, 8 top ve 24 makineli tüfek bulundurma izni verildi. Türkiye’ye, Ermenistan’ın bütün hayatını kontrol etme hakkı tanındı. Bu koşullara uyularak önce bir bırakışma, sonra da bir barış antlaşması imzalandı. General Kâzım Karabekir Paşa’nın komutasındaki Türk birlikleri Ermenilere karşı çok sert tedbirlere başvuruyordu.” (“Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları”, Semyon İvanoviç Aralov, s. 18, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2. Bakı, Nisan 2010, İstanbul.)
Sovyet Ermenistan’ın Kuruluşu
1 Mayıs 1920’de, Ermenistan’ın birçok şehrinde kitlesel gösteriler yapıldı. Erivan ve Gümrü’de, Taşnak örgütlerinin binaları tahrip edildi. Kitlesel 1 Mayıs gösterileri, kimi şehirlerde silahlı ayaklanmaya dönüştü. 8 Mayıs 1920’de, Gümrü’de, Musayelyan başkanlığında bir Askeri Devrim Komitesi kuruldu. 10 Mayıs’ta Askeri Devrim Komitesi, Taşnak hükümetinin yıkıldığını, hükümetin Sovyet İşçi-Köylü ve Asker delegelere geçtiğini açıkladı. Kars, Sarıkamış ve diğer kentlerde de silahlı ayaklanmalar meydana geldi. 11 Mayıs’ta, Kars ve Sarıkamış’ta Sovyet egemenliği ilan edildi. Gukas Gukasyan, Askeri Devrimci Komite’nin başkanı oldu. Yerel nitelik taşıyan ve örgütlenmesi güçsüz olan mayıs ayaklanmaları, yenilgiye uğradı. Taşnaklar, İngiliz-Amerikan emperyalistlerinin de desteği ile ayaklanmaları bastırdılar.
Kuzey Ermenistan bölgelerinde, Taşnak hükümetine karşı silahlı bir ayaklanma başladı. 29 Kasım 1920’de Taşnak egemenliğine son verildi. Ermeni Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin geçici hükümetini ilan eden Devrimci Komite kuruldu. Taşnak askeri birlikleri teslim oldu, Taşnak yöneticileri ise kaçmayı yeğledi. Ermenistan Devrim Komitesinin isteği ve Sovyet hükümetinin izin vermesi üzerine 11. Kızıl Ordu, isyancıların yardımına geldi. 2 Aralık 1920’de RSFSC hükümeti, Ermenistan’ı savunacağını ve Gümrü Antlaşmasını tanımadığını bildirdi. Aynı gün Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Sovyet Ermenistan’ı geçici hükümeti, Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıyan bir antlaşma imzaladı. Gümrü anlaşması, Ankara hükümetinin uluslararası planda imzaladığı ilk anlaşmadır.
Gümrü Anlaşması, Ermenistan, Azerbaycan ve Sovyet hükümeti tarafından kabul edilmedi. Sovyet Ermenistan’ı, 10 Ekim 1920’de, Ankara hükümetine Gümrü Anlaşmasının bozulması için bir nota verdi. Verilen notada, itilaf emperyalistlerine karşı ortak bir mücadele yürütülmesi ve yeni bir dostluk anlaşmasının imzalanmasını önerdi. Ermenistan Sovyeti, bu notada şöyle diyordu:
“Ermenistan Sovyet hükümeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, Ermenistan’daki devrimci dönüşümü ve şimdiye kadar emperyalist İtilafın maşası olan ülkemizde Sovyet iktidarının kurulmuş olduğu haberini sevinçle aldığından kuşku duymamaktadır. Şimdiden sonra Türkiye ve Ermenistan halkları arasında her türlü düşmanca çatışma olasılığının ortadan kalktığına, halklarımız arasında karşılıklı adil hakların kabul edilmesi ve her halkın özgürce ve engelsiz gelişmesinin sağlanması temelinde yeni ilişkiler kurulacağına Sovyet hükümeti sarsılmaz bir inanç beslemektedir. Savaşların ve katliamların kanlı hayaletlerini taşıyan karanlık geçmiş ortadan kalkmalı, yerini halklarımızın kardeşçe dayanışmasına bırakmalıdır.
Sovyet hükümeti, Taşnaklarla imzalanmış antlaşmanın geçersizliğini kabul etmenizi beklemekte ve her iki halk arasında yeni ilişkilerin bir an önce kurularak ahalinin barış koşullarına kavuşması için, Ermenistan’daki devrimci dönüşümün yarattığı koşullarda yeni bir antlaşma üzerinde çalışmak amacıyla bir an önce bir konferans toplanmasını önermektedir.” (“Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi, 1918-1923”, A. M. Şamsutdinov, s. 200, Doğan Kitap, Mayıs 1999, İstanbul.)
Ermenistan hükumeti notasında, Türk ordusunun Ermenistan’ın işgal edilmiş bölgelerindeki uygulamalarının, Ermenistan’a karşı tarihsel uzlaşmaz düşmanlık politikasının bir devamı olduğunu belirtiyordu. Devamla, sivil halka baskı uygulanması, soyulması, köylülerin elinden hayvanların zorla alınması vb. uygulamalar sıralandıktan sonra şöyle deniliyordu:
“Sovyet hükumeti, yukarda belirtilen eylemlere son verilmesi ve kurtuluşa kavuşan Ermenistan halkıyla dostça ilişkiler kurulması için TBMM hükumetinin gerekli tüm önlemleri alacağını ümit etmektedir.” (Age., s. 200)
Sovyet Rusya hükumeti de, Ankara hükümetinden işgal edilen bölgelerin bir an önce boşaltılması, Ermenistan-Türkiye arasında barışın yapılması ve halkların kendi kaderlerini belirleme ilkesine saygı gösterilmesini istiyordu. Ankara hükümeti, Gümrü Anlaşmasının gözden geçirilmesi talebini reddetti. Ankara hükümeti, işgal bölgelerine yenilerin eklenmesi için uğraşıyordu.
Türk ordusu, Sovyet Ermenistan’ında işgal ettiği bölgelerden çekilmede ayak diretiyordu. Taşnakların Ankara hükümeti ile imzaladığı Gümrü Anlaşması, Moskova Anlaşması ile geçerliliğini yitirmişti. Türk ordusu ise Ermenistan ile yeni bir anlaşma imzalanmadığı sürece Gümrü Anlaşmasının yürürlükte olduğunu savunuyordu! Türk ordusu, Ermenistan Gümrü Anlaşmasını uygulamadıkça ve silahını teslim etmedikçe, Gümrü bölgesini boşaltmayı reddediyordu. Karşılıklı verilen notalardan sonra, 11. Kızıl Ordu Komutanı, 13 Nisan 1921’de Kazım Karabekir’e şu ültimatomu gönderdi:
“Önümüzdeki yakın günlerde ortaya çıkabilecek ve ordularımızın dostluk ve birliği üzerinde son derece ağır sonuçlara yol açabilecek üzüntü verici anlaşmazlıklardan kaçınmak için Gümrü bölgesinin bir an önce temizlenmesi ve Türk birliklerinin Moskova Anlaşmasınca belirlenen hattın gerisine çekilmesi için emir vermenizi rica ederim. Birliklerin boşaltılmaya başlandığı haberini almazsak, büyük bir üzüntüyle, Kızıl Ordu birliklerinin yukarda belirtilen bölgelere girmesi emrini vermek zorunda kalacağım ve bunu izleyebilecek olayların sorumluluğunu taşımıyorum.” (Age., s. 214)
Bu ültimatom üzerine Türk birlikleri, 22 Nisan 1921’de, Gümrü’yü boşalttılar. Kâzım Karabekir, Gümrü’den çekilmeden önce cephanelikleri havaya uçurdu. Türk birlikleri aynı zamanda, devlet dairelerine ve kişilere ait malları da birlikte götürdü. Sovyet Dışişleri Halk Komiserliği bunu protesto etti. Moskova’daki Türk elçisi Ali Fuat Cebesoy, suçu Ermeni Taşnaklarına yükledi.
Osmanlı devletinin mirasçısı T.C. devleti derhal ve kayıtsız koşulsuz soykırım suçunu kabul edip tarihi sorumluluğu üzerlenmelidir. Kuzey Kürdistan-Türkiye’deki Ermeni Cemaati için tam hak eşitliği sağlanmalı; Ermeni cemaati tanınmalı ve desteklenmelidir. Ermeni düşmanlığı üzerinde yükselen ırkçılığa ve şovenizme derhal son verilmelidir. Ermeni soykırımı sırasında sürülen, öldürülen, ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan tüm Ermenilerin bugünkü haleflerinin ülkelerine geri dönme hakkı tanınmalıdır! Ermenilerin Batı Ermenistan’a dönme, yerleşme ve ayrılma hakkı tanınmalıdır. Haydutça el konulmuş Ermeni mülkleri geri verilmeli veya tazmin edilmelidir.
Cihan Yıldız – 03.03.2025