Makaleler

Published on Ocak 15th, 2025

0

Fransa’da Irkçı Lider Le Pen’in ölümü ve siyasetteki yansımaları | Ali Arayıcı


Aşırı sağcı, ırkçı ve faşist Jean Marie Le Pen, 1928’de Morbihan’ın La Trinité-sur-Mer’de doğdu. 1942’de, balıkçı olan babasının teknesinin bir mayına çarparak batmasının ardından “millet evladı” olarak anıldı. Le Pen ailesi, Jean’ın adını köyün savaş anıtına yazdırdığını söyledi. Bunun yalan olduğu ortaya çıktı. Bu sav, 1994’te Gilles Bresson ve Christian Lionet tarafından kaleme alınan, Seuil yayınevinden çıkan Le Pen kitabıyla da doğrulandı.

            Ulusal Cephe’nin (FN) kurucusu ve 40 yıllık lideri Le Pen, 7 Ocak’tan 96 yaşında yaşamını yitirdi. Ölümünün ardından yabancı ve göçmen düşmanı, Yahudi karşıtı ve homofobik mirası gündemdeyken; Fransa’nın aşırı sağı ve sağ kanadı “Fransız siyasi hayatında bir figür” olarak gördükleri bu ırkçı siyasi lideri olağanüstü bir savunmaya geçti.

            Irkçılık, anti-semitizm, İslamofobi, homofobi gibi en kötü sıfatları taşıyan ırkçı bir siyasi figürün hayata veda etmesi aşırı sağ ve merkez sağda üzüntü yaratırken; solda çok farklı analiz ve değerlendirmeler yapıldı. Cezayir’deki sömürge savaşı sırasında yaşanan ihlallerin ve işkencelerin faili Le Pen’in ölümü ile ilgili olarak, Fransız siyasetinde ve toplumunda aşırı sağın -ve merkez sağın pek çok temsilcisinin- yaptığı çeşitli yorumlar gerçekten ilgi çekicidir.

            YAHUDİ VE YABANCI DÜŞMANI

            Kendisinin kurduğu ve kızı Marine’e devrettiği Ulusal Cephe’nin (FN) 40 yıllık lideri, 96 yaşındaki Jean-Marie Le Pen’in; 7 ocak’taki ölümü yahudi ve göçmen karşıtı, işkenceci aşırı sağın babasını kaybetmesi anlamına geliyor. Sömürge savaşlarının acımasızlığıyla başlayan kariyeri ve mirası, Fransız toplumunu zehirlemeye devam eden bir nefret girişimiyle iç içe geçti.

            Komünizm karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve anti-semitizm hayatı boyunca onun ana motifleri oldu. Yargılamalar ve mahkumiyetler, onun siyasette başarılı olmasını asla engellemedi. 21 Nisan 2002’deki «gök gürültüsü» ile kariyerinin en yüksek zirvesine ulaştı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 2. tura yükselerek dönemim Cumhurbaşkanı adayı Jacques Chirac ile karşı karşıya gelmeyi başardı.

            Le Pen, siyasi kariyerine Pierre Poujade’ın başında bulunduğu Esnaf ve Zanaatkarları Savunma Birliği (UDCA) “salam tuccarları” ile başladı. 1956’da, Birlik ve Fransız Kardeşliği (UFF) listesinden Ulusal Meclis’e girmesini sağladı. “Katolik seçmenlere hitap etmek” ve dinsel içerikli motifleri kullanmak suretiyle, siyasi arenada olağanüstü yükselmeye başladı. Hayatını kaybeden Le Pen, iktidarın eşiğindeki merkez sağ bir siyasi aile tarafından defnedildi.     

            Kızı Marine tarafından kurduğu parti FN’den atıldıktan ve kaderinin bağlı olduğu partisinin adı değiştirildikten (Ulusal Birleşme-RN adını aldı) sonra; uzun bir süre sessiz kaldı. Fransız toplumunda olduğu kadar siyaset dünyasında da, uzun yıllar; aşırı sağın büyük bir kısmını kendi etrafında toplamayı başardığı için, toplumsal yapıya son derece zehirli bir miras bıraktı.

            AŞIRI SAĞDAN ÖVGÜLER

            Jean-Marie Le Pen’nin mirası, Fransız toplumunu ve kamusal tartışmaları zehirlemeye devam ederken; siyasi kampının birçok temsilcisi onun yaptığı yanlışları küçümsemeye ve hatta onu “ulusal bir kahraman” olarak göstermeye çalışıyor. Ulusal Cephe’nin (FN) -şimdiki adıyla Ulusal Birleşme (RN)- kurucusuna ve liderine, sağdan ve aşırı sağcı ırkçı partilerden övgüler yağıyor.

            Yıllardır komünizm karşıtlığını, yabancı düşmanlığını, cinsiyetçiliği, homofobiyi ve anti-semitizmi ana motifleri haline getiren bu siyasi figürü, RN’nin ideolojik varisi ve başkanı Jordan Bardella; “her zaman Fransa’ya hizmet etti, onun kimliğini ve egemenliğini savunduğunu” söyledi. Marine le Pen’e hitaben de, “Bugün ailesini, sevdiklerini ve elbette yaslarına saygı duyulması gereken Marine’yi üzüntüyle düşünüyorum” diye ekledi.

            Babasını mirasına konan, onun partisinden atılmasını sağlayan ve hatta partisinin adını bile değiştiren Marine le Pen, babasının ölümü hakkında konuşmuyor ve sessizliğini hâlâ daha koruyor. Aynı şekilde, eski FN Başkan Yardımcısı ve milletvekili Florian Philippot’da; “Fransız siyasi hayatının kilit isimlerinden birinin ölümünden duyduğu üzüntüyü” dile getirdi.

            Aynı duygu, “ırkçı hakaret” de dahil olmak üzere, çok sayıda mahkumiyeti bulunan; ırkçı, aşırı sağcı faşist Fetih Hareketi (R) kurucusu gazeteci Éric Zemmour tarafından da yenilendi: “Tartışmaların ve skandalların ötesinde, önümüzdeki on yıllarda onunla ilgili hatırlayacağımız şey, Fransa’yı karşı karşıya olduğu varoluşsal tehditler konusunda ilk uyaranlardan biri olmasıdır» dedi.        Le Pen’in takıntılarının birçoğunu benimsemiş olan Zemmour, “cesur adamların çok fazla olmadığı bir zamanda bir adamın -Le Pen’in- vizyonunu ve cesaretini” övmeyi sürdürdü.

            HÜKÜMET KANADINDAN

            Fransız sağ kamuoyunda Jean-Marie Le Pen’in ölümü, “Kızılların nefretine adanmış bir hayat” olarak algılandı. Siyasetin ve sosyal medyanın aşırı sağcı doğasının bir kanıtı olarak, siyasi yelpazenin sağında ve hatta merkezinde yer alan bir dizi üst düzeydeki siyasi figür; Le Pen’in yaptıkları kötülükleri ve mirasını övmekten hiç te çekinmedi.

            Merkez sağdaki Demokratik Birlik Partisi (MoDem) Genel Başkanı ve Başbakan François Bayrou, ırkçı ve yabancı düşmanı Ulusal Cephe’nin (FN) kurucusunun “çatışmaların” ötesinde; “Fransız siyasi hayatında her süre bir figür olacağını” açıkladı.

            Bir benzer görüş, İçişleri Bakanı Bruno Retailleau için de geçerli olup “Fransız siyasi tarihinde bir sayfa açılmaktadır” vurgusunu yaptı. Le Pen’in ölümü üzerine, Retailleau sözlerini şöyle sürdürdü: “Jean-Marie Le Pen hakkındaki görüşler ne olursa olsun, Le Pen şüphesiz kendi dönemine damgasını vuracaktır” diye ekledi.

            Özellikle de, Valeurs actuelles dergisinden CNews‘e kadar aşırı sağcı medyada önemli bir yeri olan Le Pen’in eski sözcüsü Jean Messiha, Nazi rejiminin kötülüklerini ve hatta gaz odalarının varlığını küçümseyen siyasetçiyi «putlaştırma» konusunda başarılı oldu. Messiha, Le Pen’i “Beşinci Cumhuriyet’in en sağduyulu kişiliklerinden biri” olarak değerlendirdi.

            Bununla beraber, “bizi göçmenlerin istilasının ve Fransa’nın İslamlaşmasının tehlikeleri konusunda ilk uyaran kişi” olduğunu söyledi. Le Pen’in iddia edilen anti-semitizmi, aşırı sağcı ve polemikçi için -stratejik bir endişe dışında- bir endişe kaynağı olmadı: “İki konuda yanıldı: Birincisi, çok erken haklı çıkmış oluşu. İkincisi ise, Yahudi ve islamofobi karşıtı çıkışıyla milliyetçi kampın tam 30 yılına mal» olmasıdır.

            SÖZCÜKLERİNDE BİR ANLAMI VAR

            İrkçı lider Jean-Marie Le Pen’in ölümü konusunda, sağ sosyal medyada da olabildiğince farklı yorumlar yapıldı. Sağ eğilimli Kimlik dergisi Frontières “devlerin sonuncusuna saygılarını” sundu. Sağ eğilimli Le Figaro gazetesi ise, “Fransızların gözlerini demografinin getirebileceği kötülüklere açarken, aynı zamanda çirkinliğiyle herhangi bir ılımlı ruhun göçe karşı birincil mücadelesine katılmasını yasaklayan” bir kişiliği savunmayı ihmal etmedi.

            Anımsanacağı gibi, tarih unutulması olanaksız olan iyi bir veridir. Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Le Pen’in ölümü üzerine yaptığı açıklamada, Ulusal Cephe’nin (FN) kurucusunun onlarca yıllık siyasi yaşamına ilişkin yargısını erteledi. Ama, doğal olarak insanoğlu burada merak ediyor. Bu olanlara tarih ne diyecek ve bu gerçekler ne zaman dile getirilecek?

            Bu doğruları kim yazacak ya da kendi başına yapmayacaksa onun adına kim konuşacak? Örneğin: Başbakan François Bayrou’nun bahsettiği ve merhumun alışık olduğu “tartışmalar” hakkında yorum yapabilecek mi? Bir bakıma, Le Pen’in yaşamı yahudi ve göçmen düşmanı, işkenceci, ırkçı nefrete teşvik ya da insanlığa karşı işlenen suçların inkârından dolayı; yirmi kadar mahkûmiyetle yargılamalar, ırkçı saldırılar, demogojiler ve polemikler değil midir?.

            Ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Holokost’un inkârına ilişkin görüşleri de tartışmaya dâhil edilmeli mi? Polemik konusunda üstat, kürsüyü ve hatta medyanın büyük bir kısmı tarafından bir kayayı, toprağına sıkıca sabitlenmiş sabık bir bloğunu selamlamak istercesine; gururla takılan «Hitler kafalı» ırkçı ve faşist bir figür nasıl yargılanacak?

            Burada sözcüklerin de bir anlamı var. Sözcükleri iyi anlamanın önemi de budur. Asla, masum değiller ve hatta suç ortağı bile olabilirler. Le Pen, bu dünyadan huzur içinde ayrılabilir. Bundan kimsenin hiç kuşkusu bile olmasın. Zira, mirasçıları onun yıkım girişimini ve ırkçı fikirlerini sürdürmeye devam ediyor ve bu konuda çok hazırlıklı oldukları da görülüyor.


Prof. Dr. Ali Arayıcı/Paris – 15.01.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑