Göçmen gençlik ve artan şiddet sarmalı | Savaş Şahin
• Fransa’da 17 yaşındaki bir Türkiyeli genç, üç Türkiyeli genç tarafından katledildi…
• Sosyal medya, gençliğe sosyalizmin dayanışma ve özgürlük perspektifini ulaştırmak için güçlü bir araç…
Son yıllarda Avrupa’nın büyük şehir banliyölerinde (Fransa’da Banlieue, Almanya’da “Problemviertel” gibi) yaşayan göçmen gençlerin günlük yaşam tarzı, ortak bir kültürel havza yaratıyor. Sadece Arap kökenli gençler değil; Türk, Kürt, Portekizli, İspanyol ve Brezilyalı kökenli gençler de bu kültürel dalganın içinde yer alıyor. Ortak payda: sokak modası, rap müzik, çeteleşme eğilimleri ve “biz” duygusunu güçlendiren dayanışmacı yaşam biçimi.
Arap dünyasından esinlenen müzik ve giyim tarzı, bu banliyö gençliği arasında kapitalist sistemin dışlayıcı yaşamına karşıt bir “direniş” ve “öz ifade” biçimi olarak ortaya çıkıyor. Saç biçimi, giydikleri eşofman markaları neredeyse aynı. Özellikle ailelerinin, ülkelerinin bu emperyalist devletler tarafından işgal, talan ve parçalanmasından kaynaklı geldikleri buralarda ayrımcı ve ırkçı yasalarla ve politikalarla sürekli yüz yüze kalmaları bu biriken öfkenin de nedeni olmaktadır.
Öte yandan İslami motifler ve dini ritüeller de bu gençlerin kimlik inşasında önemli bir rol oynuyor. Özellikle Ramazan ayında sokak iftarları, cami çevresinde toplanmalar ve İslami değerlerin yüceltilmesi, gençler arasında bu ayrımcılık karşısında bir aidiyet oluşturuyor. Ancak bu dini motifler, hem cinsiyetçilik ve milliyetçilik gibi sorunlu anlayışları ortaya çıkarmakta hem de bilimsel, özgür düşünen bir bilinçten uzak olmanın zeminini yaratıyor. Hatta radikal İslamın dayanak gücüne dönüşebildiğini söylemek abartı olmayacaktır. Yakın tarihimiz buna örnektir.
Ayrıca Banliyö gençlerinin bu toplumsal dışlanmışlık duygusu, onları sıkı dostluk ağları veya çeteleşme biçimlerine yöneltiyor. İşsizlik, ayrımcılık ve eğitimde fırsat eşitsizliği gibi nedenlerle gençler, “banliyö dayanışması”nı bir hayatta kalma stratejisi olarak görüyor. Ne yazık ki, bu dayanışma bazen şiddet sarmalına da dönüşebiliyor.
Nitekim, 20 Mayıs’ta Fransa’nın Creil kentinde yaşanan trajik olay bunu açıkça gösteriyor: 17 yaşındaki bir Türkiyeli genç, üç Türkiyeli genç tarafından katledildi. Bu olay, göçmen gençler arasındaki artan şiddet, çeteleşme ve uyuşturucu gibi suç unsurlarının nasıl bir getto baskısı yarattığını da gözler önüne seriyor.
Nike, Adidas, North Face gibi spor markaları, bu gençlerin kendilerini güçlü ve “ait” hissetmelerine katkıda bulunuyor. Sokak modası adeta bir “uniforma” gibi işliyor: aidiyet, statü ve topluluk bilincini güçlendiriyor.
Banliyö gençlerinin dinlediği müzik genellikle Arapça değil; Fransız rap, Alman rap, İngiliz drill gibi türlerden oluşuyor. Ancak melodilerde Arap ritimleri, Arapça kelime parçaları gibi ögeler sıkça yer alıyor. Bu, “çok-etnikli” banliyö kültürünün evrensel ama yerel bağlamlı duygularını taşıyor: öfke, hırs, direniş.
Gettolaşma, yani mahallelerin sosyal olarak izole olması, bu kültürel birleşmeyi daha da pekiştiriyor. Ancak bu izolasyon, aynı zamanda gençler için geleceğe dair umutların kaybolmasına da zemin hazırlıyor. İşsizlik ve ayrımcılık, gençlerin umutsuzluk ve hayal kırıklığı duygularını artırıyor. Bu umutsuzluk, yozlaşan yaşam tarzlarına – alkol, uyuşturucu, şiddet ve cinsiyetçilik gibi – daha kolay bir şekilde kapı aralıyor.
Bugünün gençliği, Z kuşağı olarak tanımlanan yeni kuşak; bilgi edinme aracı olarak sosyal medyayı öncelikli olarak kullanıyor. Doğal olarak, dini gerici akımların ve radikal ideolojilerin de gençlere temas ettiği en önemli alanlar sosyal medya platformları haline gelmiş durumda. TikTok, Instagram ve YouTube gibi mecralar, özellikle Alevi ve solcu ailelerden gelen gençleri bile etkileyen dini içerikli propagandalarla dolu.
Ancak, sosyalistlerin ve solcuların bu araçları aynı etkiyle kullanabildiklerini söylemek mümkün değil. Dini gericilik, sosyal medya alanında daha örgütlü ve aktif bir şekilde yer alırken, sosyalist hareketler bu potansiyeli yeterince değerlendiremiyor. Bu da gençliğin bilinçlenmesini ve alternatif bir gelecek vizyonu edinmesini zayıflatıyor.
Bu tablo, kapitalizmin göçmen gençler için yarattığı çürüme, umutsuzluk ve şiddet sarmalının bir yansıması. Kapitalist toplum, işsizlik, gelir eşitsizliği ve ırkçılık gibi yapısal sorunları çözmek yerine, banliyö gençliğini dışlanmış ve umutsuz bırakıyor. Gençliğin geleceği ise, bu kapitalist cendere içinde değil; sosyalizmin özgür ve eşitlikçi değerlerinde inşa edilebilir.
Bu nedenle, sosyalistlerin ve ilerici güçlerin, sosyal medya gibi dijital mecraları yaratıcı ve örgütlü bir biçimde kullanmaları hayati önem taşıyor. Sosyal medya, gençliğe sosyalizmin dayanışma ve özgürlük perspektifini ulaştırmak için güçlü bir araç. Bu araçların sosyalizmin propagandasının gençliğe ulaşmasında önemli rol oynayacaktır. Yeter ki etkili ve verimli kullanabilelim.
Savaş Şahin – 25.05.2025