Irkçılığa karşı yeni bir politikaya ihtiyaç var | Ali Arayıcı
Yazarımız Prof. Dr. Ali Arayıcı’nın L’Humanite gazetesinde çıkan yazısının Türkçesini yayınlıyoruz…
Son yıllarda, Avrupa’da ırkçılık, İslamofobi, yabancı düşmanlığı, ırkçı ve faşist saldırılar giderek artıyor. Bu durum, ırkçılık ve yabancı düşmanlığından beslenen aşırı sağcı, ırkçı ve faşist partilerin güçlendiğini ve seçimlere katılım oranlarını arttırdığını gösteriyor. Avusturya, İtalya, Fransa ve Almanya gibi göçmen alan ülkelerde ırkçı ve faşist partilerin güçlenmesi buna birer örnek olarak verilebilir.
AB Temel Haklar Ajansı (FRA) tarafından, 24 Ekim 2024 tarihinde yayınlanan bir rapora göre, AB’de yaşayan Müslümanların neredeyse yarısı (%47) her gün okulda, sokakta, metroda, iş yerinde, mağazalarda, yaşadıkları yerlerde ve hayatın her alanında ayrımcılığa maruz kaldıklarını söylüyor. Dernek Başkanı Sirpa Rautio’ya göre bu olgu, kıta genelinde sosyal medyada, görsel ve yazınsal basında gözlemlenebilen kışkırtıcı söylemler nedeniyle “daha da şiddetleniyor”.
IRKÇILIK MAĞDURLARI
Bilindiği üzere, 2016’da yapılan bir ankette Müslümanların %39’unun günlük yaşamlarında ırkçılık mağduru olduklarını söyledikleri göz önünde bulundurulduğunda, 2024 yılına ilişkin bu rakamlar daha da endişe verici. AB Temel Haklar Ajansı (FRA) sözcüsü Nicole Romain, Agence France-Presse’e yaptığı açıklamada “Avrupa’da (AB) Müslüman olmanın giderek zorlaştığını” söyledi. Bunun işaretlerini, pratik hayatın her alanında görmek olanaklıdır.
AB’nin Temel Haklar Ajansı (FRA) tarafından hazırlanan rapor, bu “endişe verici” bulgular ışığında AB’nin Müslümanlara yönelik ırkçılığa odaklanmasını tavsiye ediyor. Uyarı, Ekim 2021 ve Ekim 2022 tarihleri arasında aralarında Fransa’nın da bulunduğu 13 AB ülkesinde 9,600 kişiyle yapılan anket ve görüşmelerin sonuçlarına dayanmaktadır.
AB’de yaşayan Müslümanlar, en çok Avusturya ve Almanya’da ayrımcılığa uğruyor. Aşırı sağın son parlamento seçimlerini kazandığı Avusturya, %71 ile Müslümanların ırkçılık ve İslamofobiden en çok şikâyet ettiği ülke. Almanya ise, Müslümanların %68’inin ayrımcılıktan şikâyetçi olmasıyla Avusturya’nın hemen arkasından geliyor. Fransa’da, bu oran %39’dur.
Almanya’da aşırı sağcı, ırkçı ve faşist AfD partisi son seçimlerde özellikle Saksonya ve Thüringen’de giderek daha popüler hale geldi. Öte yandan İspanya ve İsveç kısmen de olsa en iyi sonuçlara sahip ülkeler arasında yer alıyor. Rapor, özellikle işgücü piyasasında ve kalacak ev ararken ayrımcılıkta “önemli bir artış” olduğunu belirtiyor.
Dini semboller içeren kıyafetler giyen kadınlar, giymeyen erkek ve kadınlara göre daha fazla risk altında. Araştırmaya göre, “Müslümanlar sadece dinleri nedeniyle değil, aynı zamanda derilerinin rengi, etnik ya da göçmen kökenleri nedeniyle de hedef alınıyor”. Neredeyse yarısı yakın zamanda, durdurulmalarının yasadışı ırkçı profillemeden kaynaklandığına inanıyor” ve Müslüman öğrencilerin “diğer yabancı öğrencilere göre, okulu erken terk etme olasılığı üç kat daha fazla”dır.
Müslümanlar 26 milyonluk sayı ile AB’deki en büyük ikinci dini grup. Bunların çoğu Fransa ve Almanya’da yaşıyor. Son yıllarda, bu sayı Afganistan, Irak ve Suriye’deki çatışmalardan kaçan insanlarla birlikte arttı. AB’de İslamofobi ve ırkçılıkla ilgili alarm zili, Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI), 20 Haziran 2024’te yayınlanan 2023 raporunda çaldı. Rapor, AB’de sağlık hizmetlerine erişimde Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve ırkçılığa dikkat çekiyor.
SOL İÇİN YENİ BİR BAŞLANGICA
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI), 20 Haziran 2024’te yayınlanan raporunda, ayrımcılığa karşı gerekli önlemlerin alınması yönündeki bazı tavsiyelere yer veriliyor. Buna rağmen, sosyal medyada Müslümanlara yönelik nefret söylemi devam ettiği sürece ayrımcılık ve ırkçılık hayatın her alanında devam edecek gibi görünüyor.
Solun ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı, sil baştan yeniden bir başlangıca ve demokratik yeni bir politikaya ihtiyacı var. Kendini pek çok şekilde gösteren başkalarına yönelik nefretin geri dönüşünü kabul etmeyi reddeden herkesi harekete geçirmeli. Irkçı ve faşistler, genellikle sadece antisemitik, İslamofobik, cinsiyetçi, homofobik ya da transfobik değildir.
Ulusal İnsan Hakları Danışma Komisyonu (CNCDH) tarafından her yıl hazırlanan hoşgörü endeksinin sonuçları iyimserlik yaratıyor. Bu oran 2013 yılında %58 iken şu anda %64’tür. CNCDH, bu eğilimin yaş ve siyasi eğilime göre giderek kutuplaştığına dikkat çekiyor. Sandıktan yüz çevirenleri geri kazanabilecek yeni bir toplum vizyonu inşa edebilmemiz için, bu büyük bir zorluktur.
Bugün aşırı sağ, ırkçı ve faşist partiler kendisini bir alternatif olarak sunuyor. Bu nedenle karşı saldırı, bir projeye karşı bir proje olarak yürütülmeli. Solun imajı, hala daha eski Sovyetizm ve refah devleti ile ilişkilendiriliyor. Macronizm ve merkez sağın kafası, küreselleşme ve onun en kırılgan kesimler üzerindeki istikrarsızlaştırıcı etkileriyle karışmış durumdadır.
Avrupa burjuvazisi tarafından uzun süre iktidarın dışında bırakılan ırkçı, faşist ve aşırı sağ partiler; şimdi kendilerini geçmişin güçlerine bir alternatif olarak sunuyorlar. Yıllardır eşitlik pahasına ulusal kimlik, «her şey bizim içindir» ve aşırı milliyetçilik temasını dayattılar. Bununla birlikte, sürekli olarak medeniyetler savaşı konusunda takıntılar geliştirdi. Sonunda, ülkenlerin en acil, önemli ve gerekli toplumsal taleplere yatırım yapmaya başladı.
Tarihçi Roger Martelli’nin işaret ettiği gibi, İslamofobi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının aktif mi yoksa pasif mi olduğuna karar veren küresel bir ortam. Küresel ekonomik krizin, refah devletinin geri çekilmesinin ve ultra-liberalizmin uzun hegemonyasının yıkılmasının birbirini takip ettiği ve iç içe geçtiği bu uzun evrim, toplumu da belirliyor. Belirsizlik ve kaygı toplumda bir arada var olurken, insanlığı kuşatan ve kısıtlayan faktörler toplumsal yapıyı derinden etkiliyor.
Seçtiklerimiz: Prof. Dr. Ali Arayıcı/Paris
Yazı 14 Mayıs’ta L’Humanite gazetesinde yayınlandı.