Forum

Published on Haziran 6th, 2025

0

Komünizmi bilmeyen devrimciler geriye dönüşlerin kaynağı olarak ortaya çıkarlar | Ergün Aslan


Toplumsal değişim, devrimci hareketlerin vazgeçilmez bir hedefidir. Ancak bu değişim, devrimcilerin komünizmi doğru bir biçimde anlamalarıyla mümkün olur. Komünizmi bilmeyen devrimciler, toplumun dönüşümünü ve devrimci hareketlerin, sosyalizmin amacını kavrayamadıkları için mevcut yapıları koruma eğiliminde olurlar. Bu durum, zamanla toplumsal değişim sürecini engelleyen ve devrimci hareketlerin, sosyalizmin bürokratikleşmesine, otoriterleşmesine neden olan bir yapıyı ortaya çıkarır.

Bürokratikleşme ve otoriterleşme genellikle sınıf mücadelesinin, üretim ilişkilerinin ve devrimci hareketlerin, sosyalist devletlerin yapısal dönüşümünün bir sonucu olarak değerlendirilir. Ancak tam tersine, devrimci hareketlerin, sosyalist devletlerin bu yapıya bürünmesi, devrimcilerin komünizmi bilmemeleriyle doğrudan ilişkilidir. Eğer devrimciler komünizmi bilseydi, devrimci hareketlerin, sosyalist devletlerin sönümlenmeleri gerektiğini anlayacak ve ona göre bir yönelim belirleyecekti. Fakat komünizmi bilmeyen devrimciler; devrimci hareketlerin, sosyalist devletlerin varlığını meşrulaştırmış ve onu korumak için bürokratik yapılar inşa etmiştir.

Bu süreç, devrimci hareketlerin ve sosyalizmin amaçları ile toplumun gerçek ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluğu derinleştirir. Komünizmi bilmeyen devrimciler, toplumsal dönüşümü anlamadıkları için toplumu harekete geçirmek ve dönüştürmek için gerekli olan esnekliği ve halkın katılımını sağlayamazlar. Bu eksiklik, yönetimin merkezileşmesine, katı kuralların hakim olmasına ve karar alma süreçlerinin belli bir grubun elinde toplanmasına yol açar. Devrimciler, halkın inisiyatifiyle özyönetimi örgütlemek yerine, devrimci hareketlerin, sosyalist devletlerin yönetimini kendi kontrollerinde tutmayı tercih ederler. Böylece, komünizmi bilmeyen devrimciler; devrimci hareketleri ve sosyalist devletleri sönümlendirmek yerine, onu güçlendiren bir rol oynarlar.

Komünizmi bilmeyen devrimciler, mevcut düzenlerini koruma eğiliminde oldukları için toplumsal dönüşümün gerekliliklerine uyum sağlayamazlar. Bu, devrimci hareketlerin ve sosyalizmin özünü zayıflatarak halkın katılımını engeller ve toplumsal dönüşümün önündeki en büyük engel haline gelir. Devrimcilerin kendilerini halkın yerine koyarak karar alma sürecini tekeline alması, toplumsal yapının doğrudan dönüşümünü engelleyen bir unsura dönüşür. Bürokratikleşme ve otoriterleşme genellikle üretim ilişkilerinin kaçınılmaz bir sonucu gibi gösterilse de, aslında komünizmi bilmeyen devrimcilerin bilinçsiz tercihlerinin bir sonucudur.

Oysa devrim, yalnızca iktidarın el değiştirmesi değil, toplumun ve insanın dönüşümüdür. Komünizmi bilmeyen devrimciler, dönüşümün esasını kavrayamadıklarında, yalnızca yönetenlerin değiştiği fakat yönetim anlayışlarının aynı kaldığı sistemler yaratırlar. Eski dünyaya ait düşünme biçimleri ve alışkanlıklar değişmediğinde, devrimci mücadele yalnızca iktidarların el değiştirdiği ama toplumsal yapının özünde dönüşmediği bir süreç olarak kalır. Bürokratikleşmenin ve otoriterleşmenin kaynağını yalnızca üretim ilişkilerinde aramak, devrimcilerin sorumluluğunu göz ardı etmek olur. Oysa devrimci dönüşüm, ancak devrimcilerin kendileri de dönüşebilirlerse mümkündür.

Bürokratikleşme ve otoriterleşme, üretim ilişkilerinin değil, devrimcilerin bilinç eksikliğinin bir sonucudur. Komünizmi bilmeyen devrimciler; devrimci hareketlerin, sosyalist devletlerin gerekliliğini sorgulamak yerine, onu kalıcı kılmak için çaba sarf ederler. Halkın kolektif gücünü örgütlemek yerine, yönetimi merkezileştiren mekanizmalar geliştirirler. Devrimci hareketlerin ve sosyalist devletlerin otoriterleşmesi, dışsal ve içsel tehditlerin değil, komünizmi bilmeyen devrimcilerin gücü paylaşmama eğilimlerinin bir sonucudur.

Bu bağlamda, komünizmi bilen devrimciler yetişmediği sürece her devrimci hareket ve sosyalist devrimler kaçınılmaz olarak bürokratikleşecek ve otoriterleşecektir. Gerçek devrim, yalnızca iktidarın değişmesiyle değil, aynı zamanda devrimcilerin kendilerini dönüştürmesiyle mümkündür. Komünizmi bilmeyen devrimciler, toplumsal dönüşümün önündeki en büyük engel olmaya devam edecektir.

Sonuç olarak, komünizmi bilmeyen devrimcilerin, komünizmin; insancıllaşan (komünistleşen) insanın teori ve pratik yaşantısı olduğunu bilmeleri zorunludur. Devrimciler, bu bilinçle hareket ettiklerinde yalnızca kendilerini değil, toplumu da dönüştürürler ve bu dönüşüm, devrimci hareketlerin ve sosyalist devletlerin de dönüşümünü sağlar. Gerçek devrim, ancak bireysel, toplumsal ve sistemsel dönüşümün bir bütün olarak gerçekleşmesiyle mümkündür. Bu dönüşüm ise ancak derinlemesine bir bilinçle ve bu bilinci pratiğe dönüştüren devrimcilerle sağlanabilir.


Forum: Ergün Aslan – 06.05.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑