Makaleler

Published on Mayıs 25th, 2025

0

LGBTİ+ bireylere yönelik şiddet son bulsun | Cumali Yağmur


Bugün ele almak istediğim konu, eşcinsel, lezbiyen ve trans bireylere karşı toplumda –özellikle bazı Müslüman göçmen toplulukları içinde– normal karşılanmayan ve sıklıkla ayrımcılığa neden olan bir mesele.

Ne yazık ki, göçmen topluluklar kendileri de çoğu zaman ayrımcılığa uğrayıp dışlanmalarına rağmen, aynı ayrımcı tavrı LGBTİ+ bireylere karşı sergileyebiliyorlar. Geçmişte bu konuda yazılar kaleme aldığım için çok sayıda tehdit ve hakarete maruz kaldım. Bugün de benzer tepkiler alacağımı bilsem de, çekinmeden ve korkmadan yazmaya devam ediyorum.

Ezilen, horlanan ve sömürülen insanların haklarını savunmayı; cinsiyetleri, etnik kökenleri ya da inançları ne olursa olsun bir insanlık görevi olarak görüyorum.

Alman ve göçmen toplumlarının içinde tartışılması gereken birçok hassas konu var. Bu tür meseleleri görmezden gelerek veya tabulaştırarak üstünü örtmek, toplumsal barışı sağlamaz. Aksine, sorunların büyümesine neden olur. Konular ne kadar zor olursa olsun, çözüm için açık ve saygılı bir şekilde tartışılmalıdır.

Aşırı Sağ ve İslamcı tehditler arasında artan şiddet

Almanya’da eşcinsel, lezbiyen ve trans bireylere yönelik şiddetin arttığı, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın raporlarında açıkça belirtiliyor. Berlin Anayasayı Koruma Dairesi, hem aşırı sağcıların hem de İslamcı grupların demokrasiye, farklı cinsel yönelimlere ve düşüncelere yönelik tehditlerinin ciddi ölçüde arttığını vurguluyor.

Daire Başkanı Michael Fischer, 2024 yılı raporunda, aşırı sağcıların ve İslamcıların giderek daha provoke edici, saldırgan ve şiddet eğilimli hale geldiğini açıkladı. İçişleri Senatörü Iris Spranger (SPD) de benzer şekilde, Almanya’da demokrasinin baskı altında olduğunu ve özellikle azınlık grupların her zaman tehdit altında kaldığını ifade etti.

Anayasaya aykırı grupların faaliyetleri, LGBTİ+ bireyleri de kapsayan toplumsal azınlıkları hedef alıyor. Bu bireyler hakarete, iftiraya ve fiziksel saldırılara maruz kalıyor. Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı bu tehditlere özel bir bölüm ayırarak konunun ciddiyetine dikkat çekiyor.

Toplumsal düşmanlık: Hem sağcılar hem radikal İslamcılar sorumlu

LGBTİ+ bireylere yönelik düşmanlık yalnızca aşırı sağdan değil, aynı zamanda radikal İslamcı çevrelerden de besleniyor. Selefi gruplarda eşcinsellik “günah” olarak görülmeye devam ediyor. Sağcı aşırılıkçılar ise eşcinselliği heteroseksüel aile yapısına ve çocuklara tehdit olarak görüyor. Bu çevreler, örneğin Christopher Street Day (CSD) gibi etkinliklere karşı açıkça mobilize oluyor.

Son yıllarda aşırı sağın özellikle gençler arasında bir “kültür” haline gelmeye başladığına da dikkat çekiliyor. Bu gençler internet üzerinden örgütlenip, saldırganlıklarını dijital ortamdan sokağa taşıyor.

Şiddet herkesi hedef alabilir

Bugün hedefte LGBTİ+ bireyler olabilir; ama yarın göçmen azınlıklar, farklı düşünenler veya görünüş olarak “öteki” görülen herkes olabilir. Sağcı şiddet yıllardır iltica yurtlarına, göçmen mahallelere ve farklı düşünen bireylere yönelik saldırılarla kendini gösteriyor.

Radikal sağın yükselişi hepimizi ilgilendiren bir tehdittir. Bu nedenle toplumsal olarak bu tehdide karşı daha örgütlü, daha dayanışmacı ve daha duyarlı bir mücadele geliştirmemiz gerekiyor.

Hiç kimse, gelecekte bu şiddet dalgasının sadece belirli kesimlerle sınırlı kalacağını garanti edemez. Almanya’nın karanlık tarihinden de biliyoruz ki, sağcılar önce kendilerinden olmayanlara, sonra da herkese karşı gelir.


Cumali Yağmur – 25.05.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑