Makaleler

Published on Haziran 24th, 2025

0

Nazım Hikmet Ran | İskan Tolun


Köyde iken, aldığım her gazetenin bulmacasını çözmeden okumak gelmiyordu içimden. Nedendir bilmem, ama, bu bir alışkanlık hâline gelmişti ve genellikle “Nazım Hikmet’in (Üç harfli) soyadı?” sorusuyla karşılaşıyordum. Makale başlığını bundan dolayı seçtim: Nazım Hikmet Ran

Neyse. Nazım Hikmet’in Yusuf ile Menofis (Oyunlar 3) adlı oyun kitabını bir tiyatro salonunda izler gibi zevkle, bir çırpıda okudum. Kitap, birbirinden güzel beş oyundan oluşuyor. Kitabın ismini almış olan Yusuf ile Menofis adlı oyun, defalarca okunmaya değer. Elbette diğerleri de ama, Yusuf ile Menofis adlı oyunun tarihsel oluşu dikkat çekiyor. Hz. Yusuf’un hayat hikâyesini kaleme alıp tiyatroya uyarlamış değerli şair.

(Nazım Hikmet: Yusuf ile Menofis Oyunlar 3/ Yapı Kredi Yayınları / 8. Baskı. İstanbul. 308 Sayfa)

Bu güzel oyunu bir tiyatro salonunda da seyretmek isterdim doğrusu. Hz Yusuf’un hayat hikâyesini Peygamberler Tarihi adlı kitaptan yıllar önce okumuş, lâkin unutmuştum. Belleğimde, kuyuya düşmüş ve birileri tarafından kurtulmuş olduğu kare kalmıştı sadece. Dolayısıyla, bu oyun, kurgu da olsa hafızamı tazelemiş oldu. Binlerce yıl önce yaşanmış bir hikâyeyi o kadar güzel betimlemiş ki, okurken, bir tiyatro salonunda, ya da beyaz perdede bir film seyreder gibi oluyor insan. Hükümdarı, halkı, zindanı, mahkûmları, hakkı, hukuku, adaleti vs. Her bir şeyi gayet açık ve net bir şekilde anlatıyor. Okunması gereken çok değerli bir eserdir bu.

Edebiyatın, hatta dünya edebiyatının önemli isimlerinden biridir Nazım Hikmet, bunu herkes biliyor zaten. Hem şiirleriyle hem de yaşamıyla insanlığa umut ve direniş mesajları veren çok değerli bir şairdir. Onun eserlerinde sıklıkla doğa ve insan sevgisi, özgürlük arayışı, adalet ve umut gibi evrensel temalara rastlamak mümkündür.

Eserlerinin, özellikle de şiirlerinin dünya çapında da büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Hatta eserleri, tüm zamanların en güçlü şiirleri arasında yer aldığı kanısındayım. Zira, elindeki kitaba bakıp, “Tanıyorum,” ya da, “Şairdir bu, Rus’tu değil mi?” gibisinde sohbeti başlatan Alman arkadaşlar, tanıdıklar oldu bu son zamanda. Ve, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet’i ve edebi tezlerini överken:

“Tilkinin bakır sıçtığı bir karakış.” Diyordu bir söyleşide ve ekliyordu:

“İşte Nazım soğuğu, kışı böyle tarif ediyor,” gibisinden ona olan hayranlığını dile getiriyordu. Zaten Aziz Nesin:

“Üzerimdeki olumlu etkisi yüzünden kendimi Nazım Hikmet’e hep borçlu duyumsamışımdır. Nazım’ın etkisi daha çok düşünsel yönden olmuştur.” Diye yazmıştı bir kitabında.

Şimdi de yıllar önce, soluk soluğa okumuş olduğum değerli şairin Memleketimden İnsan Manzaraları (Şiirler 5) adlı kitabı aklıma geldi. Okurken bana, Homeros’un İlyada’sını anımsatmıştı. Mezkûr kitabın 50. Sayfasında, “Vay be!..” diye not düştüğüm kısa bir alıntı aktarayım:

“Bölük emininde yoktur merhamet…

Pozantı bir dere içi, güneş yakıyor.

Gardıfren Kartallı Kâzım bakıyor:

bir deri bir kemik Mehmet

                          düşmüş bıyıklar.

Memedin ayağında yarım çarıklar.

Memet yüzükoyun yatmış sayıklar.

Memet beygir fışkısından arpa ayıklar.

Arpayı götürüp derede yıkar.

Güneşte kurutup yiyecek Memet.

Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat.

Ölüm Allahın emri, açlık olmasa fakat.”

Evet, savaşın o acımasız yüzünü de, açlığı da böyle tarif ediyor değerli şair.

Dünya çapında tanınmış, bu değerli şairin birçok kitabını okumuştum ve okuduğum her kitabının ardından, bir diğerini merak ediyordum. Ama bu bir tiyatro oyun kitabıdır ve yine de okurken müthiş bir zevk aldım. Yıllardır tiyatroya vakit bulamadığımdan dolayı olsa gerek, okurken, bir tiyatro salonunda bu beş oyunu art arda seyreder gibi oldum. Her oyunun başrolünde, hep, Genco Erkal’ın oynadığını hayal ettiğimin payı da vardı elbett. Birbirinden ilginç ve anlamlı oyunlar; çok güzel betimlenmiş, öylesine akıp gidiyordu, bir tiyatro tadında. Nazım Hikmet’in o tartışılmaz şairliğine eş, bir oyun yazarı olduğunu da bu kitapta görmek mümkündür…

Bu arada Nazım Hikmet’in Kürtlerle ilgili pozitif görüşlerinin olduğunu da değerli yazar ve yorumcu Faik Bulut’un bir videosunu izlerken duymuş oldum. Nazım Hikmet, Kürt öğrencilerine (Mam Celal Talabani ve arkadaşları) hitaben:

“Kürtler özgürlüğe layıktır, bağımsız olmaya layıktır,” gibisinden çok güzel bir konuşma yapmış Polonya da. Bir mektuptan da söz ediliyordu mezkûr videoda; Evrensel gazetesi sitesinde bulup, okudum. Ayrıca, Tarihin Peşinde adlı programda da Ayşe Hür ve Erdoğan Aydın söz konusu mektubu çok güzel yorumlamışlar.

Özellikle Erdoğan hocanın:

“Nazım Hikmet, çok gecikmiş de olsa, Kürtleri keşfetmeye doğru bir gidişatta olduğunu görüyoruz.” Vurgusu İle başlayan değerlendirmesi oldukça dikkat çekicidir. Nitekim, Nazım Hikmet bir komünisttir ve komünist olduğunu hiç bir zaman saklamamıştır, göğsünde bir arma gibi her zaman taşımıştır. Mahkemelerde bile, yaptığı savunmalarda bunu her fırsatta dile getirmekten hiç çekinmemiştir. Dolayısıyla, bir komünistin adil, pozitif konuşması gayet doğaldır ve elbette, bu mektubun okunması ve videoların izlenmesinde de fayda vardır.

Ve, dünya gündemi:

İsrail ile İran arasında vuku bulmuş olan savaş, ABD’nin  de katılımıyla dalga dalga yayılmaya gebe gibi görünüyor maalesef ve bu durum herkesi tedirgin etmektedir ve fırsatçı provakatörler Şam’da bir kiliseye yönelik yaptıkları saldırıyla boy göstermeye de başladılar. Onlarca sivil, masum insan hayatını kaybetti, maalesef!..

Söz konusu kitapta, o dönemin adalet anlayışını ve fırsatçı provakatörleri yansıtan iki kısa alıntıyla yetineceğim sadece:

“Menofis: Firavun’un önce tanıdığı, sonra inkâr ettiği bir hak. (211. Sayfa)”

“Yusuf: Suça kışkırtanın suçu, suçu işleyenden büyüktür. (229. Sayfa)”

Evet, günümüzün emperyalist dünyasında da bu durumun hâlâ devam etmekte olduğunu görüyoruz maalesef. Neyse, kısa keseyim:

Dileğim bu savaşların bir an önce son bulması ve adaletin, eşitliğin sağlanmasıdır.

Bu ara bir çocuk / genç (Kürtçe) romanı üzerinde çalışıyorum ve bu savaşta en çok siviller, çocuklar zarar görüyor. Bu kaos, savaş ortamında hayatını kaybetmiş ya da yurdunu bir şekilde bırakıp terk etmek zorunda kalmış ve hâlâ yollarda, bir sığıntı bulur ümidiyle meçhule doğru gidenlere atfen değerli şairden bir şiirle makaleme son vermek istiyorum:

Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler

Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları, yalnız pazarları

Hani şimdi biz
Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.

Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap: Zindan

Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan

Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir
et gelir
Ve
Çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir

Hani şimdi biz
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz


İskan Tolun – 24.06.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑