Makaleler

Published on Haziran 23rd, 2025

0

Orta Doğu’da neler oluyor? | Gül Güzel


Yüzyılın büyük savaş oyunu olan 3. Dünya savaşının başladığı 13 Haziran 2025’ten beri İran ile İsrail arasında yürütülen güç göstermelik hegemonya katliam savaşı haberleriyle uyanıyoruz. Maksadın rejim değişikliği olmayıp, köklü rahatsızlıklara yol açan bu büyük savaş oyunun taraftarları da kendi payına düşecek ganimeti alma pususunda beklercesine bir tutum izliyorlar. ABD’nin hedefindeki Körfez ülkeleri olan İran ve dolaylı olarak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri – Bae ve Katar gibi ülkeler olup; İsrail de bu doğrultuda Batılı ülkeler tarafından her türlü desteği alıyor. Ancak,’’ filler depreşirken çimenler ezilir’’ misali bu savaşın da en büyük mağduru o bölgelerde yaşayan yerli halklar. Silahlı bütün savaşlara karşı olan, masa üzerinde yürütülecek savaşların insan ve doğa dostu bir tavır olacağını savunan ben gibiler, şu ana kadar yapılan silahlı saldırılarla katledilen insan ve diğer bütün canlılar için üzüntü ve isyan içerisindeyiz…

Ortadoğu ve uluslararası alanda,’Sıratı müstakim’ yani doğru yol bulunmadan çıkarlar çerçevesinde bir savaş ateşlendi ve bu ateş büyümeye devam ediyor. İsrail(Binyamin Netanyahu) kanatındaki ABD, İngiltere, Rusya, Fransa ile öteki kanattaki İran( Ayatollah Kamenay) yanlısı Türkiye, Suudi Arabistan, vb. islamist devletlerin amansız jeopolitik kavgası, hegemonya mücadelesi yayılmaya devam ediyor. Halbuki, bu savaşın ilk başlangıç yeri olan  Filistin’e Netanyahu’nun daha önce başlattığı ve 55 bin ölü,150 bin Filistin’linin kendi topraklarını/ ülkelerini terketmek zorunda bırakıldığı an da hala dolaylı da olsa devam ediyorken(!)

Bu savaşın geleceğinin potin seslerini yıllardır duyuyorduk. Onun için sürpriz olmazsa da silah üstünlüğünü ve kendi hakimiyetini kanıtlamak için bu tür yani 3. Dünya savaşının başlaması birçok şeyi de beraberinde değiştirecek. Şimdiye kadar olduğu gibi, bu tür savaşlar sonrası da yeni yapılanmalar ve dönüşü mümkün olmayan zararlara neden olacak. 1. ve 2. Dünya savaşlarında olduğu gibi. Mesela 2. Dünya savaşından sonra, doğrudan bir sonucu olmasa da, savaşın ardından ortaya çıkan siyasi ve ideolojik ayrılıkların bir sonucu ve savaş sonrası dönemin önemli bir olayı olan  3 Ekim 1990’da Doğu Almanya’nın Batı Almanya topraklarına dahil olması gibi…Bu savaşlar milyonlarca insanın ve bölgedeki doğa katlamlarıyla birlikte bazı ırkların kendi özerkliğine ve bağımsızlığına kavuşması imkanlarını da beraberinden getirdi. Onun için dünyanın en en eski ülkesi konumunda olan İran’da da, bu savaş sonrası, şu an İran hudutları içinde yaşayan halklar da kendi gelecekleri için muhakkak yeni bir düzenleme ile demokratik özerkliklerini ilan edeceklerdir. Örnek olarak İran sınırları içinde yaşayan Kürt halkı örgütü olan PJAK yaptığı açıklamada, ‘’İran halkı savaş ile diktatörlük rejimini kabul etmek arasında seçim yapmaya zorlanmamalıdır. İran halkına savaş dayatılmasına karşıyız. Kürdistan Özgür Yaşam Partisi(PAJK) olarak, demokratik mücadele ilkesini vurguluyoruz. İran’a özgürlüğü getirecek olan, halkın demokratik mücadelesi ve eşsiz,’’Jin Jiyan Azadi’’ devrimidir. Demokratik devrimimizin hedeflerine ulaşmak, şüphesiz özgürlük arayanlar, demokratik güçler, ulusal savaşçılar, kadınlar ve kimlik hareketleri arasında birlik ve iş birliği gerektirir. Bunu başlatmaya hazır olduğumuzu beyan ediyoruz…’’ diyor.

İran’nın(Ayatollah Kamenay)  Okyanus ötesi uzak olan Amerika/Trump yapısı GBU-57 ağır silahlarıyla bombalandığını bu sabahki(22.06.2025) haberleriyle izledik. Bu yazıyı hazırladığımda, yine İran’ın Nürkleer alanlarının bulunduğu Fordow, Natanz ve İsfahan’ın GBU-57 Amerikan silahlarıyla bombalandığı haberleriyle, aklımıza gelen sorular,’’kim bu savaşı yürüten İsrail’mi?, Amerika’mı?’’ beynimizi işgal ediyor. Halbuki Trump, bu savaş hakkında, daha önce iki haftalık düşünme sürecini açıklamıştı. Peki bu iki haftalık düşünme süreci sadece İran için hazırlanan bir tuzak mıydı?… Amerikan’ın bu saldırısına karşı, İran ve müttefikleri de yaptıkları açıklamalarla, Amerikanın bölgede bulunan Üslerine saldıracakları açıklaması izledi…

Bir başka konu da, yakın zamana kadar Türkiye’nin kendisini Ortadoğu’nun egemen gücü olmayı hedefliyor olmasıydı.  Bunu “stratejik derinlik” teziyle dile getirdi. Ancak, ne kurduğu siyasi ittifaklar, ne ekonomisi ne de askeri-istihbari kapasitesi buna el verdi. Şimdi bu role İsrail, Batılı ülkelerin de desteği ile soyundu. Netantahu bu konuda iki beyanda bulundu: “Ortadoğu’yu değiştirdik, daha da değiştireceğiz.” Ve, “Osmanlı İmparatorluğu geri dönmeyecek!” dedi. Bunun üzerine Türkiye’de egemen çevrelerini bir telaş aldı: ” Acaba Iran’dan sonra sırada Türkiye mi var!” diye. İşte tam bu sırada Türkiye yüzyıldan beri kabullenmekte zorlandığı bir fırsatı önünde buldu. Kürtlerle geliştireceği Demokratik Özerklik, Kimilk tanımı ve dolayısı ile gelişebilecek barış süreciyle iç kanamayı durdurarak, iç cepheyi güçlendirme ve sınır dışındaki Kürt oluşumlarıyla ittifak kurmak… Bu durum ve görüntüyü, Türkiye’ in muhatap aldığı ve tüm Kürt halkının kendisine siyasî-manevî lideri olarak ilan ettiği Abdullah Öcalan da aynısını söylüyor ve “Haydi bir an önce!!!” diyor. Ancak kısa erimli taktik akıl, uzun erimli stratejik aklı baskıladığı için bu politika gecikiyor, geciktiriliyor. İsrail son hız bölgenin egemen gücü olma hedefinde ilerliyor. Yanındaki Arap ülkeleri, ABD onu daha da güçlendiriyor, cesaretlendiriyor. Neticeyi belki de uzun sürmeyecek bir zaman zarfında izleyip, göreceğiz. Hudutlar ebedi olmadığı gibi İnsanlar ırk, inanç, cins ve renklerinden dolayı katledilemez, sömürülemez, yok sayılamazlar. Toplumsal barış ile Adalet herkese, her zaman lazım!!!


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 23.06.2025

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑