Makaleler

Published on Mayıs 22nd, 2025

0

PKK kendisini neden feshetti? | Halil Gündoğan


Kongre Kararı

Bilindiği üzere PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihinde topladığı olağan üstü kongresinde kendisini feshetme kararı aldı: “PKK’nin örgütsel yapısını feshederek PKK adıyla çalışmaları durdurmak ve temel strateji olarak silahlı mücadeleyi sona erdirmek, Kürt özgürlüğünü ve her alanda demokratik toplum mücadelesini yeni stratejiler ve örgütlenmelerle yürütmenin önünü açmak anlamına geliyor.” (*)

Karar gerekçesi

Gerekçe oluşturabilmek adına da şunları formüle etmiş: “(…) Bütün bunları tamamen kendi öz iradesi ve kararıyla, özgür yaşam ve demokratik toplumda daha ilerilere gidebilmek için yapmaktadır. (…)” (*)

Çalınan minareye kılıf uydurma

Kongre iradesi böyle bir gerekçeyle durumu anlaşılır kılmaya çalışmışsa da ama bunun en başta da Kongre iradesini ikna etmediği son derce açık. Büyük bir özveriyle yapmaya çalıştıkları, çalınıp da önlerine bırakılmış olan minareye, bütün maharetlerini kullanarak iyi bir kılıf uydurmaktı. Böyle olduğu için de kendilerinin feshini gerektiren hiçbir haklı gerekçe ileri sürmemişler, sürememişler. Öyle ki Öcalan’ın fesih için ileri sürdüğü gerekçelere atıf yapmaktan dahi imtina etmişler. Çünkü o gerekçelerin doğru ve isabetli gerekçeler olduğuna kendilerini ikna edememişlerdir.

Kongre, Öcalan’ın fesih gerekçesine itibar etmemiştir

Nitekim, “PKK’nin miadını doldurduğu ve artık hareketin ve mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt vermekte yetersiz kaldığı” şeklindeki bir düşünceye asla kapılmadıkları, mücadelenin daha hangi araç ve yöntemlerle ve hangi strateji ve taktiklerle daha ileriye taşınacağına dair sarf ettikleri yaratıcı eforlarından da rahatlıkla anlaşılabilir.  Savaş ve siyasi büro kurmayları mücadelenin yeni dönem strateji ve taktiklerine yoğunlaşıp, bunun planlamasıyla meşgulken; Öcalan’ın: “Miadınızı doldurdunuz, kendinizi kısır bir döngüde tekrardan öte bir varlık gösteremiyorsunuz. Anlamsız ve beyhude bir çaba… Kongrenizi toplayıp kendinizi feshedin!” (Mealen) talimatıyla şaşkına döndüler.

Şef kültü ve kişiye vefa açmazı

Ve fakat edindikleri tek adam yönetimine dayalı, astığım astık, kestiğim kestik vari şef tipi örgütsel değer yargıları ve disiplin anlayışı, keza aşamadıkları o malum köylü kültürünün “sadakat”, “vefa” ve “bağlılık” değerleriyle birleştiğinde; şeflerine bağlılık yeminleri gereğince davranmayı yeğlemiş oldular.

Kendini feshetme fikri ve PKK realitesi

Yani Öcalan’ın çağrısına kadar, PKK’nin artık feshedilmesi gerektiğine dair bir düşünce, en azından PKK önderliğinde yer alan ve yapı üzerinde manevi bir ağırlığı bulunan lider kadroların gündeminde yoktu. Dolayısıyla da “PKK kendisini neden feshetti?” sorusunun doğrudan yanıtı da sadece ve sadece şu olur: Öcalan istediği için!

Devlet hangi amaçla Öcalan’dan PKK’nin kendisini feshetmesini istedi?

Öcalan’ın bu isteği de öyle anlaşılıyor ki TC. Devleti adına kendisiyle müzakere yürütenlerin isteğidir. Bu istek, savaşın, psikolojik harp taktiklerinin kullanılarak bir yengi-yenilgi algısı oluşturma ihtiyacının gereğidir. Çünkü barışılacak ve kardeşlik hukukuna geçilecekse; bunun ön koşulu, silahları karşılıklı olarak susturmaktır. Devlet tarafı, toplumun egemen ulus kanadının algısında barış güvencesi oluşturmak adına, örgütten silahlı mücadeleye son verip, silahları teslim etmesini isteyebilir. Bu, gerçekten de karşılıklı güvenceler verilmişse; anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durumdur da. Fakat örgütün kendisini feshetmesini istemek ve dayatmak tamamen ayrı bir boyuttur. Bu, bir halkın iradesinin ifadesi olan örgütlü gücünün tasfiye edilmesi dayatmasıdır. Bu, “ben sizi örgütlü, kolektif davranış gösteren bir güç olarak istemiyorum, bunu tasfiye edin” demektir, başka bir şey değil. Şayet açık gerekçe şu olsaydı: “PKK ismi bizim kesimde oldukça kanlı ve acılı bir sürecin simgesidir. Toplum bu isme çok tepkili. Bu yüzden bu isimli örgüt kendisini feshettiğini kamuoyuna açıklasın” istemiyle gelinmiş olsaydı, yine bir dereceye kadar anlaşılabilirdi.

Türklerin acı ve hassasiyetleri var da Kürtlerin yok mu?

Ancak hem böyle değil ve hem de neden sadece tek taraflı bir kesimin hassasiyetleri önem arz ediyor da diğer kesimin hassasiyetleri yok sayılıyor? Devletin ordusu-polisiyle, korucusu, özel harekât timleriyle ve JİTEM’iyle, işkence kurumları ve hapishaneleriyle vs. vb. dünya kadar unsuruyla yüz yıldır Kürt halkına çektirdikleri ne olacak? PKK’nin kendisini, Türk toplumunun hassasiyetleri gözetilerek feshedilmesi isteniyorsa; Kürt halkının kıyas kabul edilemez orandaki acı hatıralarının hassasiyeti de gözetilerek, hiç olmazsa sembolik de olsa örneğin ırkçı faşist güruhlardan oluşturulmuş Özel Harekât, JİTEM vb. uç oluşumların lağvedildiği açıklansın, değil mi? Kardeşliğin de barışın da teminatı ve samimiyeti adalettir. Adalet te herkesedir.

Devletin iki yüzlü arsızlığı  

Kaldı ki Devlet yetkililerinin böylesi bir isteminin samimiyeti de gerçekliği de yoktur. Devlet, bu siyasi arenanın en ırkçı faşistlerinden biri olan MHP lideri Bahçeli üzerinden, Türk toplumunun milliyetçi kesiminin ölümüne nefret duyduğu “bebek katili terörist Apo” ile müzakere yaptığını bu topluma kabul ettirebiliyorsa, ötesine geçip onu “PKK’nin kurucu lideri” payesine terfi ettirip, saygınlık kazandırabiliyorsa, demek ki PKK’nin kendisini feshetmesi isteminin sadece toplumun PKK alerjisiyle izah edilemeyeceği kendiliğinden anlaşılır olur.

Kongre’nin “özgür irade” beyanı

Dolayısıyla da Kongre kararında geçen: “Bütün bunları tamamen kendi öz iradesi ve kararıyla, (…) yapmaktadır.” şeklindeki bu beyanı, kendileri dahil, kimseyi ikna etme yeterliliğine sahip olmayıp; sadece zevahiri kurtarmaya dönük bir işleve sahip olur.

PKK’nin demokrasi ve özgür irade açmazı

Demokrasi ve özgürlük istemcisi ve bunun mücadelesinin yürütücüsü iddiasına sahip kişi ve örgütler açısından acı acı düşündürücü olması gereken bir yön var bu tabloda: Bu nasıl bir demokrasi ve özgürlük anlayışıdır ki bir toplum adına hareket ettiği iddiasında bulunan ve artık ciddi şekilde edindiği toplumsal taban ile de doğrudan o topluma karşı sorumlu olan ve alacağı nihai kararlarda onların iradesine başvurmakla yükümlü olması gereken bir önderlik kurumu, bırakalım tabanın iradesini yok saymayı, kendi örgüt iradesini dahi yok sayıp, bir kişinin iradesine böylesine biat edebilir? Hele ki bu kişi “Stockholm Sendromu” misali, kendi ulusunu ezen egemen ulus devletinin çıkarlarına hizmet etmeyi ana gayesi haline getirmiş biriyse!..

Siz kendinizi nasıl yönettiriyor ve yönetiyorsanız, toplumu da aynı zihniyet ve yöntemle yönetme eğiliminde olursunuz doğal olarak. Dolayısıyla da o bolca lafı edilen “demokratik toplum mücadelesi” ve “demokrasi ve özgürlük mücadelesi” laf ve vaatlerinin pek bir kıymeti harbiyesi de inandırıcılığı da olmaz doğallığıyla. Denir ya: “Kişinin aynası iştir, lafa bakılmaz” diye.

Fesih kararı tarihi bir hatadır

Yerel, bölgesel ve küresel mevcut koşullar realitesi içinde PKK’nin kendisini feshetme kararı alması tarihi bir hatadır. Çünkü Öcalan’ın ileri sürdüğü argümanın aksine mevcut koşullar PKK’nin varlığı ve ulusal kurtuluş davasına, yılların mücadele deneyimiyle önderlik etmesini gereksiz veya “olmasa da olur” derekesinde önemsiz hale getirmemiştir. Tam aksine o, bu mücadelenin sigortası ve garantörü olma pozisyonunu güçlendirerek koruyordu. Öcalan’ın Devlet ile kotardığı o gizli-kapaklı “kardeşlik ve barış” anlaşmasına, siyaseten uyma esnekliği gösterecektiyse, bunu: “Türk Devleti ile yürüte geldiğimiz silahlı mücadeleyi sonlandırıyor ve barış teklifini kabul ediyoruz. Ama silahlı yapımızı asla lağvetmiyoruz. Çünkü biz ulusal kurtuluş mücadelemizi sadece Türk Devletine karşı yürütmüyoruz. Irak’ı saymazsak, mevcut koşullarda Suriye ve İran’da bu mücadele devam ediyor. Dolayısıyla da silahlı güçlerimizi oradaki kollarımıza aktaracağız. Koşullar değişmedikçe ve bizi tekrardan mecbur bırakmadıkça Türk Devletiyle yapılan barış ve kardeşlik anlaşmasına bağlı kalacağız.” minvali bir tutum ile bunu karşılamalıydı. Kongre iradesi böyle şekillenseydi, devletin Öcalan üzerinden çektiği operasyonun bir tasfiye harekâtına dönüşmesi engellenmiş olurdu. Çünkü zorda olup barış isteyen taraf esas olarak TC. Devleti. Dolayısıyla da alttan alma ve esnek davranma mecburiyetinde olan da o. Kürt-Türk ittifakına ihtiyacı olanlar Kürtler değil, Türk Devleti. Stratejik düzeyde önemle sağlamak istediğine göre, hatırı sayılır tavizler vermeyi de zaten ta baştan göze almış demektir. Yani bu denklemde PKK’nin Apo’ya da Devlete de bunları kabullendirme koşulları fazlasıyla mevcut. Ama maalesef onlar da “Apocu çizgiye bağlılık yemini” ile basiretlerini bağlamış olduklarından, bu tasfiye operasyonunun başarıya ulaşmasına fırsat sunmuş oluyorlar.   

(*) (https://www.ozgurpolitika.com/haberi-yeni-donem-basliyor-200499)Halil Gündoğan


Seçtiklerimiz: Halil Gündoğan – 22.05.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑