Tarihin tekerrürü mü? | Erkan Karakaplan
Kutup kaymaları, siyasi depremler ve kendimizde ki adaptasyon sorunu: yaşayacaklarımız tarihin tekerrürü mü?
Yaklaşık 41.000 yıl önce gerçekleşen ve Dünya’nın manyetik alanında önemli bir zayıflamaya yol açan Kutup Kayması, gezegenimizin tarihinde dramatik değişimlere işaret eden bir doğa olayıydı. Bu tür jeolojik olayların, iklimden canlı yaşamına kadar pek çok alanda derin etkiler yarattığı biliniyor. İlginç bir şekilde, günümüz Türkiye’sinde ve benzer coğrafyalarda yaşanan siyasi “darbe kaymaları” da, toplumsal ve siyasi yapıda benzer sarsıntılara neden olarak bir tür “zayıflama” etkisi yaratmıştır.
Verilen önermeye göre, 45 yıl önce Türkiye ve benzeri ülkelerde yaşanan askeri darbeler, tıpkı manyetik alanın zayıflaması gibi siyasi bir zayıflamaya yol açmış, bu durum toplumsal direnci ve adaptasyon yeteneğini olumsuz etkilemiştir. Dünya yüzeyine ulaşan artan UV ışınlarının iklimi kararsızlaştırması gibi, siyasi istikrarsızlık da toplumsal huzursuzluğu ve belirsizliği artırmıştır.
Bu noktada, bilim insanlarının “hızlı adapte olma yetenekleri gelişmemiş her şey zamanla erir” şeklindeki tespiti kritik bir önem kazanmış durumda. Eğer bir siyasi hareket veya toplumsal oluşum, değişen koşullara hızlı ve etkili bir şekilde uyum sağlayamazsa, varlığını sürdürme ve etkili olma potansiyelini yitirebilir. Sosyalist hareketlerin bu tür büyük değişimlere karşı yeterli öngörü ve adaptasyon yeteneği gösterememesi, onların etkisizleşmesinin olası nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir.
Kutup kaymasının doğadaki değişikliklere uyum sağlayamayan canlılar üzerindeki elim etkisi, siyasi alanda da benzer bir paralellik gösteriyor. Eğer bir siyasi düşünce sistemi, yeni toplumsal ve küresel dinamiklere cevap veremez, eski dogmalara sıkı sıkıya bağlı kalırsa, tıpkı uyum sağlayamayan türler gibi zamanla etkisini yitirebilir.
Türkiye devriminin neden yenilgiye uğradığı sorusu hala tam olarak yanıtlanabilmiş değil. Ancak bu belirlemeler ışığında, yenilginin sadece dışsal faktörlerden değil, aynı zamanda sosyalist hareketin kendi iç dinamiklerinden, değişen koşullara adaptasyon yeteneğinden ve öngörü eksikliğinden de kaynaklanabileceği düşünülmelidir. Bugün hala Türkiye’de ve benzer coğrafyalarda yaşanan siyasi ve ekonomik sancılar, bu adaptasyon sorununun ve geçmişteki “kaymaların” etkilerini açıkça göstermektedir. Ezilenlerin bu sancıları her alanda çekiyor olması, meselenin ne kadar derin ve yapısal olduğunu ortaya koymaktadır.
Güncel gelişmeler de bu analizi destekler niteliktedir. Küreselleşme, teknolojik devrim, yapay zeka, iklim krizi ve yeni jeopolitik dengeler, dünyayı benzeri görülmemiş bir hızla yeni bir sömürüye dönüştürmektedir. Bu yeni ve karmaşık koşullar altında, geçmişin ideolojik kalıplarına sıkı sıkıya bağlı kalan, değişime direnen ve yeni çözümler üretemeyen her türlü siyasi hareketin etkisizleşmesi kaçınılmazdır.
Sonuç olarak, yaklaşık 41.000 yıl önceki bir doğa olayının sonuçlarından yola çıkarak yaptığım bu analoji, siyasi hareketlerin ve ideolojilerin hayatta kalma ve etkili olma mücadelesinde adaptasyon yeteneğinin ne kadar kritik olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır diye düşünüyorum. Türkiye devriminin yenilgisinin nedenleri üzerine yapılan tartışmalara yeni bir boyut kazandıran bu perspektif, günümüz sosyalist hareketlerinin de geçmişten ders çıkararak, değişen dünyaya uyum sağlayacak yeni stratejiler ve yaklaşımlar geliştirmesinin hayati önem taşıdığını göstermektedir. Aksi takdirde, tarihin tekerrür etmesi ve etkisizleşme kaçınılmaz olabilir.
Binlerce kilometre ilerde ama uçak hızı mesafesi üç saat sonra iki farklı ortamı görebiliyorsunuz. Almanya Stuttgart Havaalanında gösterilen soğuk, resmi ama güvenilir davranıştan, Türkiye Antalya Havaalanında ki samimi ama güvensiz ortamına…
8 günlük bir sürpriz tatil ile geldiğim Antalya’da göz altı ve sorgulamam oldu 12 saat boyunca. Sanal ve sosyal medya paylaşımlarım cebir ve şiddet içerdiği için şüpheli olarak sorgulandım.
İlişkimin hiç olmadığı MLKP, YPG, MKP, TİKKO vs vs gibi yasadışı illegal örgütlerle zorlamayla bağ kurulmaya çalışılmış.
İsmini sağda solda duyduğum bu yapıları pek tanımam ve bilmem. Almanya doğumlu ve Alman vatandaşıyım. Türkiye benim için izin yeri ve tek beni ilgilendiren ata topraklarım Dersimdir dedim.
Asıl olan Almanya’da ki siyasettir beni ilgilendiren. Gazeteciyim ve genel sorunlar Kürt meselesi, Alevi meselesi, Türkiye’de aydınlanma/kalkınma ve evrensel değerler hakkında da yazılarım gazetelerde ve farklı mecralarda yayınlanır. Sosyalist düşünceyi savunurum ama kendime has anarşist bir yapımda vardır.
Sonuçta karar verdiler ve tutuksuz yargı ile Türkiye dışına yasağım var. Antalya Alman konsolosluğuna süreci ve tutanakları yazarak yardım talep ettim, halen bir cevap yok ve muhtemelen tınlamayacaklarda.
Süreç çok karmaşık. Herkes (avukatlar bile) farklı şeyler söylüyor. Ortamın kötü ve keyfiliğinden bahsediyorlar. Bu yaşadıklarım Almanya’da iş, aile, sevgilim, çevre ve geleceğim açısından elbette zor dönem yaşatacak. Yinede iyimserim ve her şeyin muhakkak ilerde çok güzel olacağına inanıyorum.
Bir Alman vatandaşı olarak ben bu durumdayken… bu ülkede muhalif olanları düşünmek bile insanın içini sızlatıyor.
Başta değindiğim gibi kutup kaymaları, siyasi depremler ve adaptasyon sorununu bende bu sıra bulunduğum yerde ve zamanda yaşıyorum. Düşünceni yazmak ve söylemek insanı hallice zora sokuyor bu ülkede… kaldı ki düşünce ve yazılarımı hep Almanya’da yapmama rağmen.
İnsan bu gibi durumlarda çevresini ve arkadaşlarınıda yeniden daha iyi tanımaya başlıyor olma gerçekliği oluyor. Yaşadığım bu kutup kayması ve siyasi depremden dolayı kimlere zarar verdiysem ve vereceksem, şimdiden özür dilerim ve Almanya’ya döner dönmez (iki ay ile beş yıl diyenler var) telafi edeceğimi bilmenizi isterim.
Düşünce ve yazdıklarım için asla diz çökmeyeceğimi belirterek… selamlar.
Erkan Karakaplan – 28.04.2025