Makaleler

Published on Mayıs 6th, 2025

0

Türkiye’nin derin krizinde birleşen sesler – Bir karganın, karıncalarla sırrı | Erkan Karakaplan


Doğa, bazen sustuğumuz yerden konuşur. Hasta bir karganın, çaresizce bir karınca yuvasının dibine kıvrılıp, o minicik yaratıkların formik asidine kendini teslim etmesi… Kulağa garip gelir, ama bu ülkenin haline çok benzer. Tıpkı Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi: “Bu memleketin en esaslı gerçeği, acıyla mizahın yan yana durabilmesidir.” Hasta karga da, tam bu çizgide duruyor: Hem yaralı, hem umutlu.

Türkiye’de öncü halk yapıları, artık o kargaya benziyor. Yıllardır yanlış politikaların, talanın, adaletsizliğin pençesinde yaralı. Yoksulluk, bir devlet politikası gibi her haneye girerken, halk çaresizlikle değil, dayanışmayla iyileşmenin yollarını arıyor. Çünkü herkes biliyor ki bu yangını tek başına bir serçe söndüremez, ama bin serçenin kanadı rüzgâr yapar.

Krizin Ortasında Mizah ve Direniş

Sırrı Süreyya Önder’in hayatı boyunca ısrarla altını çizdiği gibi, bu ülkede halkın başına gelen her şey çok ciddi, ama bu ciddiyeti mizah taşıyabilir. Mizah, buradaki gibi kurgusal değil, yaşanmışlıktan beslenir: “Devlet dediğin şey, yurttaşına verdiği çayı bile borç yazar.” Durum budur, ama bu tabloya bakıp sadece ağlamayı seçmek, karganın kanat çırpmayı bırakması olurdu.

Türkiye’de işçilerin, köylülerin, gençlerin, kadınların sesi artık “acıyla terbiye edilmiş” bir halkın sesidir. Sırrı Süreyya Önder’in deyimiyle: “Bu halkın kahkahasında gözyaşı, haykırışında şarkı vardır.”

1 Mayıs ve Karınca Direnişi

1 Mayıs, bu halk için sadece bir gün değil, bir hafıza defteri. Antalya’da ilk kez yürüyen bir gencin attığı sloganla, 70 yaşında bir emeklinin yumruğu aynı ritimde sıkılıyor. Kiminin derdi kirayı ödeyememek, kiminin derdi kimliksizleştirilmek… Ama meydanlar hepsine yer veriyor.

Sırrı Süreyya Önder bu tabloyu görse, muhtemelen şöyle derdi: “Karıncalar o gün şehre indi. Ve fark ettik ki, ne kadar kalabalıksak, o kadar güçlüyüz.” Pir Sultan Derneği’nden sendikalara, sosyalist kortejlerden bağımsız gençlik gruplarına kadar herkes, bu kolektif formik asidin bir parçasıydı.

Umudun Sırrı: Mizah, Direniş ve Kolektif Akıl

Tıpkı Sırrı Süreyya Önder’in sinemasında olduğu gibi, çıkış yolu ne kahramanlarda ne de mucizelerde saklı. Çıkış yolu, bir araya gelen sıradan insanların olağanüstü cesaretinde. Hasta karga iyileşmeyi karıncalarda bulduysa, Türkiye halkı da kendi öz örgütlülüğünde, mizahında ve inatçılığında bulacak.

Sırrı Süreyya Önder bir konuşmasında şöyle demişti:

“Bu halk devrim yapmaz diyenlerin evine, köylü bir teyzenin getirdiği gözleme utandırır.”

İşte o gözleme gibi mütevazı ama devrimci umutlarla dolu 1 Mayıs alanları, bugün bize şunu söylüyor:

Hiçbir karınca küçük değil, hiçbir yara çaresiz değil. Birlikte yürünürse, en zorlu yol bile kısa gelir.

Farklı, zengin renkli bir karakter bugün hayata gözlerini yumdu… Devri daim olsun, ışıklar yoldaşı olsun.


Erkan Karakaplan – 06.05.2025

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑