Ulusalcı Kemalistlerin Lozan ve 1924 Anayasası hezeyanı | Halil Gündoğan
Öcalan’ın çağrısına uyarak kendisini feshetme kararı alan PKK’nin 12. Kongre kararları arasında yer alan iki husus, Türk milliyetçisi bazı kesimler ve ama özellikle de sosyal demokrat, liberal demokrat, sol vb. sıfatlarla da kendilerini etiketleyen, fakat kamuoyunda da daha çok “Kemalist ulusalcılar” olarak bilinen çevreleri adeta fişeklemiş durumda. Şunlar söylenmekte Kongre kararlarında:
“PKK, kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’ndan alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı.”
“Önder Apo Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın öncesini referans alarak, ‘Ortak Vatan’ ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu ‘Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ perspektifini ve ‘Demokratik Ulus’ anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi.” (https://www.ozgurpolitika.com/haberi-yeni-donem-basliyor-200499)
Alıntılanan birinci paragrafta, açıkça anlaşılacağı üzere, yapılan şey bir durum tespitinden ibarettir. Kuşkusuz ki bu, yapay, aslı astarı bulunmayan bir tespit değil; tam aksine inkârdan gelinmesi öyle pek de mümkün olmayan, olgusal, tarihi bir gerçektir. Tabii bu tespit, tarihsel olarak kodlanan Kürt sorununun ortaya çıkış miladının Lozan Antlaşması olarak veriliyor olması yönüyle elbette kusurludur. Çünkü Kürt yurdu ilk olarak Lozan Antlaşmasıyla parçalanmıyor. Bilindiği üzere Kürdistan daha öncesinden, Osmanlı ile Safevi Devleti arasında yaşanan Çaldıran Savaşı sonrasında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla ikiye bölünür. Büyük bölümü Osmanlıların denetiminde olsa da “Doğu Kürdistan” bölümü Safeviler denetimine girer. Lozan Antlaşmasıyla olan ise; Osmanlı denetiminde olan Kürdistan’ın, Osmanlının parçalanmasıyla ortaya çıkan ve emperyalistlerin dizayn ettiği “yeni Orta Doğu”da Irak, Suriye ve Osmanlı bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında paylaştırılır. Nitekim PKK hareketinin ilk temel strateji ve programı olan Bağımsız Birleşik Kürdistan hedefi üç parça Kürdistan üzerinden değil; dört parça Kürdistan’ın özgürleştirilmesi üzerinden tanımlanıyordu.
Fakat Öcalan ve dolayısıyla da PKK burada sorunu TC. Devleti muhataplığı üzerinden müzakere ediyor olduğundan; doğallığıyla sadece Osmanlı denetiminde kalmış olan Kürdistan bölümünü ele alıyor politik olarak. Zaten Lozan Antlaşması da bu bağlamda öne çıkarılmış oluyor. Bu tavırda belirleyici ana motivasyon, İttihat Terakki ve ideolojik devamcısı olan Kemalistlerin yeni Türk devletini “ana vatan” olarak kurguladıkları Misakı Milli sınırları üzerinde var etmektir.
Bilindiği üzere Kemalistlerin bu rüyası, Lozan Antlaşması ile yarım kalır. Lozan’daki bu uzlaşma, Kemalistler açısından tarihi bir zorunluluktur. Çünkü Lozan, anlatıldığı gibi, “Kurtuluş Savaşı’nın” zaferinin doğrudan ifadesi değil; “Kurtuluş Savaşı” ile elde edilen kısmi başarının sağladığı avantaj ile, Sevr Antlaşması’nın devre dışı bırakılmasının uzlaşısıdır. Galiba bugün feveran eden çevrelerin yeterince idrakine varamadıkları da sorunun bu boyutudur. Yani Lozan, galip devletlerin Sevr Antlaşması’nın iptal edilmesi karşılığında Kemalistlerin Misakı Milli sevdasından vaz geçip, Türkiye’nin bugünkü sınırlarına razı olması tavizidir.
Dolayısıyla da Misakı Milli sevdası TC. Devleti’nin ve ama özellikle de Turancı ve İslamcı kesiminin “gizli ajandası” olarak hep var ola geldi. Galiba bunu doğrudan ilk depreştiren şahsiyet de Turgut Özal’dı. Ve o süreçle birlikte, Öcalan’ın da tav olduğu bir proje oldu. Birleşik Bağımsız Kürdistan projesinin gerçekleşebilir olma umudunu yitiren Öcalan, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi, üç parça Kürdistan’ın birliğini, Misakı Milli sevdalısı Türk Devlet yetkilileriyle müzakereye çark etti. Turgut Özal’ın fiilen tasfiyesiyle, başlamadan ara verilen bu projeyi Öcalan, tutsak düşten sonra devletle açıktan müzakere etti. Fakat bu kez de ciddi bir muhatap bulamadı. Derken, fikren zaten Misakı Millici olan Cumhur İttifakı iktidarının ve aslında bir bütün olarak da “devlet aklı” denilen çekirdek kadronun (Ki bu bağlamda aslında ümmetçi Erdoğan ve Turancı faşist Bahçeli, kendilerini ulusalcı Kemalistler olarak tanımlayanlardan daha sıkı İttihatçı ve Kemalist olmuş oluyorlar), Orta Doğu’nun yeniden dizaynı temelinde şekillenen gelişmeler üzerinden yaptıkları “Son Türk Devleti’nin mevcut sınırlarını koruyamama riski” okumasıyla, çıkış yolunu “tarihi Kürt-Türk ittifakı” üzerinden, Misakı Milli’ye yeniden hayat vermekte bulmasıyla, Öcalan için de böylece yeniden fırsat doğmuş oldu.
Yani özetle PKK Kongresi’nin, Öcalan’ı referans alarak atıfta bulunduğu Lozan ve 1924 Anayasası öncesine dönülerek Kürt sorununa çözüm arayışı ifadesi, bazılarının şuursuzca bir hezeyanla sandığı gibi Sevr’e geri dönüp bağımsız Kürdistan’ın kurulması istemi değil; Lozan Antlaşması’yla yitirilen Osmanlının denetimindeki birleşik üç parça Kürdistanı, şimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti çatısı altında tekrardan birleştirme sevdasıdır (Ki bu sevda, İdris i Bitlisi’den miras bir sevdadır.). TC. Devleti açısından ise, bu ittifakla, İttihatçı ve Kemalistlerin Lozan ile yarım kalan Misakı Milli rüyasını gerçekleştirmektir. Aksi taktirde K. Kürdistan’ı da Türk Devleti denetiminden çıkarıp, muhtemelen İsrail denetiminde, “bağımsız” birleşik Kürdistan’ın ortaya çıkma sürpriziyle yüz yüze kalma güçlü riskiyle karşı karşıya kalınacaktır. Yani Lozan Antlaşması öncesine dönülmesi istemiyle kastedilenin bundan başka bir şey olmadığı zaten güçlü vurgularla dile getirilen “Ortak Vatan” ve “Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu ‘Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ ve ‘Demokratik Ulus’ oluşturarak, yeni bir Türk ulus devleti inşa etme istemlerinden de açıkça orta da değil midir?
PKK Kongresi’nin 1924 Anayasası öncesinin referans alınması ifadesinin de yine bu bütünlüklü anlayışın bir unsuru olarak, Kemalistlerin “Kurtuluş Savaşı” sürecinde ihtiyacını duydukları Kürt-Türk ittifakının oluşturulmasında verdiği sözlerin bir ifadesi olan 1921 Anayasası’nda yer alan Kürtlere yerel özerklikler verileceği sözlerinin, 1924 Anayasası ile darbelenip ortadan kaldırılan Kürt-Türk İttifakının ancak ki tekrardan 1921 Anayasası anlaşmasına dönülerek yeniden oluşabilme ortamı bulabileceğinin ifadesinden başka bir anlamının olmadığı da açık değil midir?
Bu milliyetçi faşizan hezeyan sahibi Turancı ve ulusalcı Kemalistler kendi tarihlerinin tutarlı sahiplenicisi ve savunucusu olmayı da beceremiyor maalesef. Azıcık tarih bilinci olsa, idrak ederler ki Kemalistlere 1921 Anayasası’nı yaptıran olgulardan biri de o süreçte Kürtler ile yapılan ittifak antlaşmasıdır. Nitekim gerek “Milli Mücadele” olarak tanımlanan “Kurtuluş Savaşı”nın nasıl bir program ve rota izleyeceğinin belgesi olan “Amasya Genelgesi”nde ve gerekse “İzmit Basın Toplantısı”nda Kürtlere yerel yönetimler özerkliği şeklinde ifadesini bulan açıklamalarından anlaşılacağı üzere Kürlere verilen sözlerin tutulmayıp, onların inkârı ve asimilasyonu yoluna gidilmiştir. 1924 Anayasası da zaten takınılan bu inkârcı, tekçi faşizan yeni tutum ve rotanın ifadesidir.
Kurdukları ittifaka ihanet edip, Lozan’da Kürtlerin yurdunun üç parçaya bölünmesine onay verenler, kurulacak yeni devlette Kürtler ile Türklerin kurucu öğe olacağına dair sözlerini tutmayanlar, değil muhtariyet statüsü tanımayı, Kürtlerin ulusal varlığını dahi inkâr edenler, bütün bunları kendilerine mübah görüyor. Ama tıpkı kendileri gibi, gasp edilen kendi ulusal haklarını dava edenler, inkâr ve ihanet tutumuna itiraz edip başkaldıranları ise katli vacip bölücüler olarak mahkûm edilmeye çalışıyor. Yüz yıldır anadilleri dahi yasaklanmış Kürtlerden, utanıp sıkılmadan; “biz zaten eşit haklara sahip, bin yıllık kardeşiz.” diye bahsediliyor olması gerçekten de utanç ötesi, yüzkarası bir ikiyüzlülüktür.
Kabahat sizden ziyade, Kürt sorunun çözümünü, Kemalistler dahil, ırkçı-faşist Turancı Türk milliyetçilerinin ve ümmetçi din bezirganlarının kutsal mirası olan Misakı Millici çizgide görerek, bir Türk milliyetçisinden daha fazla Türk ulusçuluğuna hizmet etmeyi, daha güçlü, bölge lideri olacak kadar daha güçlü bir ulus devlet yaratmayı kutsal görev addetmiş günümüz İdris i Bitlisi olma sevdalısı Öcalan ve onun arkasında duran PKK’dedir.
Peki Kemalist ulusalcılar, yeniden ihtiyacı duyulan Kürt-Türk ittifakı ve barışının, bu ittifakı fiiliyatta boşa düşürüp bozan Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine dönme referansı dışında, başka hangi tarihi referansları baz alarak gerçekleştirebileceklerini düşünüyor acaba? Lozan ve 1924 Anayasası etrafında bu kadar feveran ettiklerine göre, besbelli ki Misakı Milli zeminin de de olsa Kürtlerin birleşmesini ve keza Türk Devleti bünyesinde de olsa Kürtlerin hiçbir ulusal hak ve statüye sahip olmasını asla istemiyorlar. Ölümüne takipçisi olduklarını iddia ettikleri İttihatçı ve Atatürk başta olmak üzere “Silah arkadaşı” Kemalistlerin Lozan ile içlerinde ukte kalan “kutsal vatan toprakları” Apo sayesinde yeniden “ana vatana” dahil olup, Kürtlerin ve Türklerin yeminli “ortak vatanı” olacak, ama bunun ayırdında değiller. Milliyetçilik ve Kürt düşmanlığı gözlerini böylesine kör etmiş.
Seçtiklerimiz: Halil Gündoğan – 18.05.2025