Kitap

Published on Şubat 20th, 2025

0

Yaşamı, sanatı savunmak için Şair Savunması | Mustafa Güçlü


Tahir Abacı, Şair Savunması’nda yaşanmışlıkların tanıklığıyla, genç kuşaklara geçmişin kimi zaman acılı kimi zaman hayal kırıklıklarıyla dolu sahnesinden seslenerek umudun gülen yüzünü her şeye rağmen uzaklara taşımak istenciyle hareket ediyor.

Tahir Abacı

Yakın tarihimize mal olmuş portrelerin kendi kuşakları içindeki fırtınalı hayatları eşliğinde onların sanatlarını ve sanatçı kişiliklerinin toplumsal hafızanın derin akıntılarındaki izlerini sürerek gün yüzüne çıkarıyor.

Kitap; günümüzden baktığımızda, belki önemsiz gibi görünen sisler içinde kalan geçmiş tartışmaları, farklı tanıklıkların ışığında yan tutmadan nesnel bir bakış açısıyla okuyucuya ulaştırmanın derdinde.

 Son yıllarda, sosyal medya kullanımının hayatın hızlı akışkanlığındaki hızın, yakın tarihimizin ve şimdinin hafızasını dumura uğrattığını, bu kontrolsüz sürecin belleğin kapasitesini düşürerek sıradanlığı  yıktığını,bunu gerçekliğin karşısına koyarak onu popüler bir algılama biçimine dönüştürdüğünü görüyoruz.

Tahir Abacı, tam bu noktada, uzak geçmişe ayna tutarak popüler kültürün akışkanlığında kaybolup giden hayatlarımıza, geçmişin bir şekilde geleceğin içinde sürdüğünü, dönemin tanıklıklarıyla o yıllarda oldukça polemik malzemesi yapılan çeşitli suçlamaların havalarda uçuştuğu, şairler arası husumetler, parti içi çekememezlikler, dönemin bungun havasını kaldıramayan naif kişilikler üzerinden aktarıyor.

Şair Savunması’nda başlıca dört ana bölüm bulunmakta; “Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Can Yücel ve Arkadaş Z. Özger”e yer veren başlıklarda, şairlerin içinde bulundukları dönemdeki topluma mal olmuş yaşantıları, çokça yapıldığı gibi dedikodu argümanına saplanmadan, ayrıntılı bir şekilde, ele alınarak okuyucuya alan açacak bir perspektifle sunulmakta.

Şimdi yukarıda bahsettiğim dört bölüme ilişkin kısacık okuma rehberi niteliğindeki izlenimlerimi müstakbel okuyucuya ön açıcı olsun diye sunmak istiyorum. Belki de okuyucuda yeniden biçimlenecek yeni anlamlara böylelikle bir kapı aralamış olabiliriz diye düşünüyorum.

NAZIM HİKMET, KUVAYİ MİLLİYE DESTANI VE KEMALİZM

Kitapta, özellikle Nazım Hikmet başlığı altında son zamanlarda sıkça dillendirilen “Kuvayi Milliye Destanı” şiirinden yola çıkılarak hapisten çıkmak için Kemalizm’e biat ettiğine dair mesnetsiz iddialar taraflarının anlatımlarıyla ayrıntılı bir şekilde ele alınmış.

 Aslında dönemin Kemalist iktidarı tarafından yıllarca hapiste yatırılan şairin yurt dışına kaçmak zorunda bırakılması bile birazcık akıl izan sahibi kişileri bunun böyle olmadığına ikna etmeye yeteceğini sanıyordum.

Demek ki gerçekliği bilinçli olarak çarpıtmak birilerinin işine geliyor. Bilinçli yapılan kötülüklerle çarpışabilmenin tek ölçütü ona karşı bilimsel bilgiyle silahlanmış olmaktır. Tahir Abacı yılların verdiği birikimle tam cepheden bu çarpıtmalara karşı koyacak cesareti gösteriyor ve son yıllarda kaybettiğimiz masumiyeti ve “hakikati” arıyor.

Nazım’a sipariş üzerine canını kurtarmak için ‘’destanı’’ yazdığını sıkça dile getirenler için  Tahir Abacı’nın konuya ilişkin saptamasına bir bakalım:

“ Bu olayları şimdilerde dillerine dolayanlar ise Nazım’ın beyninin içini bildiklerini sanıyorlar ama bilmedikleri ne çok şey var. Örneğin Nazım’ın hangi motivasyonlarla Kuvayi Milliye Destanı’nı yazdığını kavramak için, dönemin genel şartlarını, sosyalist hareketin burjuva devrimlerine bakışını, ulusal sorun konusunda izlenen tutum ve uygulamaları, ulusal kurtuluş hareketlerini, Marx, Engels, Lenin, Stalin, Lüksemburg, Mao, Castro, Che, Fanon, Cabral gibi adların konuya ilişkin tezlerini, Nazım Hikmet’in hayat ve sanat serüveninin uğraklarını yakından bilmek gerektiğini bilmiyorlar ya da bilmezden geliyorlar.” (Syf:55)

Ayrıca o yıllarda TKP içinde yaşanılan fikir ayrılıkları sonucu iki farklı yapının ortaya çıkmış olması iktidar ve güç kavgasının Nazım’ın politik tutumunu sorgulatmak ve şairliğini yok saymak için çıkarılan söylentilerin neden ve sonuçları yine Tahir Abacı tarafından kitaba taşınmış.

Nazım Hikmet hem aracılar üzerinden sisteme eklemlenmesi için yapılan tazyikleri boşa çıkarmış hem de kendine muhalif yoldaşlarının Komintern’i arkalarına alarak kalkıştıkları hiçleştirme politikalarına karşı sanatıyla nice bedeller ödeyerek direnmiştir.

Kitap, bu noktada Sezar’ın hakkını Sezar’a vererek Nazım Hikmet’in şiirimize katkılarını öne çıkaran bir perspektifle her fırsatta toplumcu gerçekçilere saldıranlara gerekli cevapları vermiştir.

-ENVER GÖKÇE VE BAZI GERÇEKLER

Enver Gökçe, şiirimizin küskün yaralı yüreklerinden biri olarak günün zorlu koşullarında onurlu bir yaşam sürdürmüş, nadir kişiliklerden biri olarak ele alınmış.

 Sıkça dile getirilen poliste çözülmesi, arkadaşlarını ele veren biri olması gibi suçlamaların ağırlığını, içini kemiren acıyı hep incinen ruhunda duymuştur. Dönemin takip ve soruşturmalarından arta kalan zamanlarda dostlarının destekleriyle geçimini kıt kanaat sağlamıştır. Şair, ağırlaşan sağlık sorunlarıyla bir yandan mücadele ederken yoksulluk içinde bir huzurevinde ömrünün son gününe kadar geçmişini sorgulama yürekliliğini göstermiştir.

1951 Tevfikatı olarak geçen TKP’ye yönelik operasyonlarda, İstanbul biriminde sorumlu düzeyde biri olarak gözaltına alınması sonrası bütün yapının çökmesine rağmen bütün yaşananlara ait suçun şaire atılmasını Tahir Abacı’nın aklı yüreği kabul etmiyor.

“Bu tür gizli örgütlenmelerde, soruşturmaya uğrayan kişilerin “ser verip sır vermeme” ilkesi haliyle önem kazanır, bir erdem ve etiğe dönüşür. Ancak bir örgütsel çöküş söz konusu ise tekil bireylerin yaşadığı süreçleri daha etraflı değerlendirmek gerekir.”(Syf:99)

 Şairin kendi acısına gömülmesinin yarattığı yıkımın etkilerini Tahir Abacı onun yakınında bulunmuş biri olarak parti içindeki yoldaşlarının destek çıkan ya da menfi görüş ve tavırların dayanıksız olduğunu biraz da avukatlık mesleğinin verdiği sorgulayıcı tutumla şaire bir vefa duygusu olarak okuyucuya sunmuş.

-CAN YÜCEL’İN MARATON KOŞUSU

Can Yücel, cumhuriyet bürokrasi içinde etkili bir isim olan Maarif Bakanının oğlu olarak hem bohem bir hayatın içinde hem de dönemin siyasi mücadelesi içinde en ön saflarda yer almıştır.

Geleneksel TİP çizgisi dışına taşan bir anlayışla radikal gençlik hareketlerinin yarattığı dalgadan etkilenmiş, onlara eleştirel yaklaşırken o kuşaktan uzaklaşmamış, şiirlerinde isyanı lirik evrensel bir edayla kurgulamıştır.

T. Abacı şairin senteze ulaşabilmiş ender sanatçılardan biri olması nedeniyle kendisini çekemeyenler tarafından çeşitli suçlamalarla karşılaştığından bahsediyor.

“Bir yazımda “Sentez kurabilmiş sanatçıların başına gelen onun da başına gelmiştir, hep sentezinin birkaç çözgüsünden ele alınabilmektedir, sentezinin bütününden değil diye anlatmıştım. İsmet Özel, şiir yazmayı bırakmasının nedenleri arasında bir bakan oğlunun yazdıklarının gördüğü itibara da gönderme yapmadan aslında hasetliğe dayalı bir kızgınlığı da dillendirmeden duramamıştı.” (Syf:140)

Tahir Abacı, Can Yücel’in alkolik olduğuna dair yapılan eleştirilere bu kadar kitap yayınlayan üretken birinin bahsedildiği gibi alkolizmin etkisinde kalsa gündelik hayatın dışına savrulacağını oysa şairin hem yaşamın sanatın, mücadelenin içindeki üretkenliğini göstererek bu savlara haklı olarak karşı çıkıyor.

-ARKADAŞ Z.ÖZGER’E DAİR

Daha geçenlerde sosyal medyada 68 kuşağının homofobik bir tutum içinde olduğunu bu yüzden Arkadaş Z.Özger’e sahip çıkılmadığını savlayan paylaşımlar yapıldı. Onun üzerinden geliştirilen tartışmaların hep alevlendirilmek istenmesi LGBT ile ilişkilendirilerek sosyal medya üzerinden dikkat çekmek için yapılıyor.

“Toplumsal hayatta, haliyle sanat dünyasında, edebiyat alanında “farklı” cinsel tercihini açıkça ortaya koyan bunu ürünlerini de yansıtan pek çok insan oldu. Onların bir yana bırakılıp ısrarla Arkadaş üzerinde durulması, onun popüler oluşuyla bağlantılı bir araçsallaştırılması çabası Arkadaş A. Özger’in cinsel kimliği konusunda sansürcülükle suçlayanlar, önün bu nedenle baskı gördüğünü öne sürenler ise ortaya somut bir tanıklık koyabilmiş değiller.”(Syf:164)

Tahir Abacı, aynı yurtta kaldığı birlikte bir yaşamı paylaştığı dostunu önceki yıllarda da bir belgesel üzerinden yakın arkadaşı olduklarını söyleyenlerin şaire ilişkin iddialarını boşa çıkaran yazılar yazdı.

Demek ki şairi sürekli gündemde tutarak geçmişin üzerin bir hesaplaşma derdine düşenlere Tahir Abacı bir kez de buradan yanıt vererek farklı yönlere çekilen konular hakkında aydınlatıcı açıklamalarda bulunma ihtiyacını tekrar hissetmiş.

Sonuç olarak Tahir Abacı aydın bir sanatçı olmanın bilinciyle defalarca kurtlar sofrasına atılarak kişisel husumetler üzerinden yıllardır linç edilmek isten sanatçıları bu kirli tezgâhtan çekip almanın çabası içinde “Şair Savunması”na yoğun bir emek ve çaba harcamış.

Bu değerli çalışmanın karşılığını bulması ancak okuruna ulaştığı zaman olacaktır. Oldukça üretken ve titiz bir araştırmacı olan Tahir Abacı’nın çalışmalarını takip etmek kendine aydınım diyen insanın bilincine, duruşuna ister istemez bir şeyler katacaktır.

Yaşamı, sanatı savunmak için “Şair Savunması “günümüze ve geleceğe önemli bilgi ve belgeler sunuyor.

Ben yukarıda kısaca kitabın içeriğini elden geldiğince okuyucuyu heveslendirmek için özetlemeye çalıştım.

 İçerikle ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler kesinlikle zaman geçirmeden kitabı edinmeli.

Yazarın çabalarının karşılığını bulması dileğiyle.


Mustafa Güçlü – 20.02.2025

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑