“Yeni anayasa” ısrarı hangi ihtiyacın ürünü? | Halil Gündoğan
Yeni anayasa için temel iki neden
İktidar cenahının ve özellikle de Erdoğan’ın “yeni anayasa” talebi, “darbe anayasasından kurtulmalıyız” kisvesi altında uzunca bir süreden beridir devam ediyordu. Ancak son süreçle birlikte bu talep daha bir ısrarla tekrarlanır oldu. Daha önce esas olarak mevcut Anayasa ile “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi” arasında oluşan uyumsuzluğun ve pratikte oluşan “ikili hukuk” (*) açmazının telafi edilerek, tek adam rejiminin gereksinimini duyduğu hukuku oluşturma ihtiyacının karşılığıydı. Şimdilerdeyse buna, bir de kurgulanmış olan şu “Kürt-Türk İttifakı” ve “Yeni Ulus Devlet” projeleri için anayasal bir zeminin hazırlanması ihtiyacı eklenmiş oldu.
“Darbe Anayasasından kurtulmalıyız” demagojisi
Yani Erdoğan’ın ağzına pelesenk ettiği “darbe anayasasından kurtulmayız” lafı tamamen bir maskeleme malzemesidir. Çünkü gerçek anlamda “darbe anayasası” dediği anayasadan kurtulmak demek, eşyanın doğası gereği, zorunlu olarak özgürlükçü-demokratik bir anayasa yapımını öngörür. Ve keza toplumsal bir sözleşme özelliği taşıyan bu nitelikteki yeni anayasalar, toplumun tüm kesimlerini temsil eden “kurucu meclis” tarzı, demokratik temsiliyet özelliği bulunan oluşumlarca hazırlanarak halkın onayına sunulur. Oysa Erdoğan hem, nerdeyse çeyrek asırdır, bu anayasa ile sultanlığını sürdürüyor ve hem de zaten ihtiyaçları oluştukça bu anayasada, çıkarma-ekleme tarzında, defalarca kez değişiklikler yaptılar. Dolayısıyla da bu, artık o bahsini ettiği “darbe anayasası” olmaktan da çoktan çıkmış oluyordu. Yani burada sorun “darbe anayasası” değil, kendilerinin defalarca kez elden geçirdikleri ve ama “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi” dedikleri tek adam rejiminin tam olarak kurumlaşması ve hükmünü engelsiz sürdürebilmesiyle uyumlu olmayan, ona, özellikle de Anayasa Mahkemesi üzerinden engel oluşturan bu anayasanın değiştirilmesidir.
Öte yandan, yukarda da ifade edildiği gibi; Öcalan ve Devlet aklının ortak mutabakatıyla kotarılmış olan Kürt-Türk İttifakının ön gördüğü yeni bir ulus devlet inşası için gerekecek hukuki zemin ve güvence için de yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulmaktadır. Yani mevcut durumda dillendirilen yeni anayasa yapma ısrarı tamamen bu iki “acil” ihtiyacın ürünüdür. Nitekim Devlet aklının basın sözcüsü ve “mayın eşeği” rolü üslenmiş olan Bahçeli, bunu şu sözleriyle teyit etmektedir de:
“Bize göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yönetim istikrarını, temsil adaletini ve uzlaşma kültürünü tesis eden yapısını daha da kurumsallaştıracak atılımları yapmak 28’inci dönem TBMM’nin önemli bir sorumluluğudur. (abç)”
“Bu kapsamda; devletimizin kuruluş ilkelerini, cumhuriyetin temel niteliklerini koruyan, çatısının başkanlık sisteminin ana ilkelerince örüldüğü, milli ve katılımcı, kapsayıcı demokratik yeni bir anayasa ile (…) (abç)” (**)
CHP’yi hizaya getirme operasyonları
Aktarılan bu iki pasajda altı çizilen ifadelerden de açıkça görüleceği üzere; yeni anayasa ile murat edilen temel şeylerden biri, mevcut otokratik tek adam rejimini daha da kurumsallaştırarak tahkim etmektir. Yani meramları asla burjuva demokratik standartlarda yeni bir anayasa yapmak değil. Ha mümkündür ki anayasa yapma yeter sayısına ulaşamamaları durumunda, bazı tavizler vermek zorunda kalabilirler de. Örneğin CHP ile, CHP’ye çekilmekte olan bu aleni hukuksuz operasyonların son bulması ve tutuklananların serbest bırakılması ve kayyımların iptal edilmesi karşılığında, yapmayı tasarladıkları anayasaya destek vermeye zorlamak veya olmuyorsa, ara bir formül üzerinde uzlaşmak gibi. Zaten bu operasyonların bu denli yaygınlaştırılmasının başlıca nedeni de CHP’yi sıkıştırıp yıldırarak, pazarlığa çekmek için elinde güçlü bir koz olarak bulundurmaktır da.
İdari yapıyı esnekleştirme ihtiyacı
Devlet ve iktidar blokunun yeni anayasa yapma ihtiyacı duymalarının bir diğer esaslı nedeni de Türk-Kürt ittifakı ile kotarmayı düşündükleri yeni ulus devletleri için hukuki zemin hazırlamak ve bunu Anayasal güvenceye kavuşturmaktır.
Bunun için, her ne kadar da “devletimizin kuruluş ilkeleri korunacak” veya bir başka ifadeyle “Anayasanın ilk üç maddesi ile sorunumuz yok” diyorlarsa da ama yine de mevcut Anayasa’da küçük bir iki revizyon yapmaları gerekiyor. Çünkü başka türlü hem Kürtleri ikna edemezler ve hem de “iki kurucu ulus” söylemi anayasa engeline takılacaktır. İşte bu iki hususa ilişkin yeni anayasa, artık o eski halindeki baskın etnik aidiyet vurgusunu içermemesi gerekiyor. Nitekim Bahçeli aracılığıyla bu şu şekilde formüle edildi: “Etnik siyasetin taleplerini aşan bir siyaset tarzıyla”; “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.” (**)
Tabii şimdilik her ne kadar da erkenden dillendirmeme hassasiyetiyle paylaşmaktan imtina ediliyorsa da ama mutlaka ki gerek yerel yönetimler özerkliği ve gerekse Misakı Milli gereği, Kürdistan’ın diğer parçalarının Türkiye’ye entegrasyonunun sağlanabilmesi için devlet idari yapısının buna uygun bir esnekliğe kavuşturulması gerekiyor. Bunlar dışında ileri sürülen tüm gerekçeler sadece örtüleme ve dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadır.
İsabetli teşhisin tayin edici önemi
Doğru tutum takınabilmek için öncelikle bunun görülmesi gerekiyor. Yani özgün sorun asla Erdoğan’ın adaylığının yolunu açmak, keza bizzat kendilerince yok sayılan normal evrensel burjuva hukuk normlarının yeniden hâkim kılınması ve yine bizzat kendilerince en ufak kırıntılarına kadar yok edilen tüm temel demokratik hakların yeniden tanımlanarak anayasal güvenceye kavuşturulması değildir.
Yeni Anayasa yapma sorununa ilişkin temel yaklaşımların ne olması gerektiğine ilişkin burada başlı başına yeni değinilerde bulunmayacağım. Çünkü sorunun bu yönlerini daha önceden yazıp okurla paylaştığım: “İktidar kanadı iki süreci de yeni anayasa atağıyla dizayn etmek istiyor.”, “Barış ve demokrasi talebi, öngörülen ‘Türk-Kürt İttifakı’ ile karşılanabilir mi?”, “Evrensel bir hak olarak self determinasyon Kürtlerin de en doğal hakkıdır.”, “Türkiye halkı, Kürt sorununun demokratik çözümü için barış talep etmelidir.”, “Demokrasi ve Anayasa’nın ilk 4 maddesinin dokunulmazlığını savunma anlayışı.”, “Erdoğan’ın yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacın ürünü?” ve “Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde, bir ara rejim midir?” başlıklı makalelerim mevcut. İlgi duyanlar bloğumdan bunlara ulaşabilir.
(*) (http://halilgundogan.blogspot.com/)
(**) (https://www.odatv.com/guncel/devlet-bahceli-turkgun-yazisi-terorsuz-turkiye-cagrisi-120092698)
Forum: Halil Günaydın – 09.06.2025